Ufuk ; o sahaftaki toz kokusu kadar sıradan ve sahici. Yazar, etrafına bakıp gamzesini göstermekle meşgul. Binlerce senelik insan medeniyeti içerde uyuyor. Bir adım atıp da içeri giren olmaz mı…
Efendim öncelikle babam ressam, hafta sonları sergi gezerek büyüdüm diyebilirim.. Kruvasan ı o yüzden çok severim… Hep babam gibi bir adam olmaya çok özendim, fuları, gözlükleri, yan tarafa attığı çantası…
Öldüğün günü hatırlıyor musun Belfin? Öldüğün güne mi lanetler okudun daha çok doğduğun güne mi? şanslı olmalarındayım. Yerinde olsam uzak dururdum buradan. Burada hep acı var. Hep karanlık doğuyor gün.…
son parasını da gözden çıkardı kumar masasındaki kadın. çok şey vermek çok şey kazanmak değil dercesine bakan adama bir kadeh uzattı sonra. -çok sevmek, çok sevilmek miydi?? kaybedecek bir şeyim…
-bazen küstahça gülüşlerim olmadı değil hani… Samimiyetimin arkasına sakladığım yalanlarda kime haksızlık ettim? çok kinin bedeli miydi bu, yaptıklarımın hırsını ben ondan çıkarırken aldığım ‘hazzın’ yüzde kaçını vicdanımla ödedim? -onu…
Tek bir an, parçalara bölündüğün, altından kalkamam diye düşündüğün anlar oldu mu anne? Kendinden çok hayatı öldürmek istedin mi! Tüm acını bu hafifletirdi oysa. Tüm kinler, nefretler bir anda silinip…
Gece vakti insan bir iki lamba arar durur. Nedendir bilinmez yalnızlığı yalınken görmek için mi? Kendimi bari göreyim de kurtulayım der belki bu ıztıraptan. Öyle ya esir olur…
birkaç imge sardım gazete kağıdına biraz da erik doldurdum cebime en olmadık zamanlardan bir şiir bir de türkü ezberledim yanına geliyorum inci göz yaşı biriktirdik çocuklarla zorla yağmur içirdik ümide…
1 bir çelimsiz kadın ki çoğumuzdan çoğumuzdan delikanlı itirazını saklar memesinin altında geceleri yıldızları göz yaşlarıyla yıkar kesitaşıdır geceleri sonra kocası gelir aklına soluna uzanır kırar dizlerini ve iki koluyla…
Evet, nerede kalmıştık en son? En son -bir arkadaşımın deyimiyle- saati ayrılığa kurmuştum. En son Bandırma’da kalmıştım ama şu an İstanbul’dayım. Yaklaşık 3 gündür.. Feribottan indiğimde beni karşılayan babamdı, üstünde…
Korku tekinsiz bir sokaktır Ve tek başımızayız Çevremiz kalabalık gibi görünsede Dostumuz var gibi görünsede.. Her yaptığına hesap sormak için yemin etmiş Seni düşürmeye çalışan Saçma sapan insan müsvettelerinin yüzlerinin…
Suskunluğun adresini buldum en sonunda. Sağ olsun, açtı kapılarını bana sonuna kadar. Dertleştik epey bir süre. O suskun, ben suskun. Dertleşmek değildir konuşmak, ağızdan çıkan saçma sapan laflar. Gözler anlatır…
Demir kapıyı büyük bir öfkeyle açıp eve girdim. Anahtarı girişteki kaseye, elimdeki kitapları da yere fırlattım. “Sikeyim ben böyle hocayı da okulu da dersi de!” diyerek kendimi salondaki tv koltuğuna…
Yaşam yaşandıkça anlamlanırmış, Gönül sevdikçe, akıl bildikçe… Kaç zamandır umutlar dökülürken gözyaşlarında, Nice sebepler geçti yüreğinden, kaç sitem dudaklarından… Yaşamayı istemek yaşamak gibi, Doya doya ve bile bile… Gün geçmezken…
İnsanlar, ne yapacaklarını şaşırmış durumdaydılar. Ülkenin, en modern ve kalabalık şehirlerinden bir tanesinin tam göbeğinde, sıradan bir gecenin, anormal sabahına uyanmışlardı. Kimi penceresinden, kimi kapısından, kimisi de, yattığı çöplük kenarından…