Bere takacak kadar soğuk değildi hava. Ama elinde ucuz şarap şişesi bulunan adamın başında vardı. Öyle ki ellerinde parmakları kesik eldiven, beresi ile uyumluluk içerisindeydi. Her ikisi de siyahtı. Lakin kirlilikten grileşmişti. Aslında giydiği kareli gri gömleği hariç -o da siyaha doğru yol almış- paltosu,pantolonu, sağ ayağındakinin tabanı yırtık, sol ayağındakinin bağcıkları kopmuş olan ayakkabıları siyahtı. Şarabını, bir babanın çocuğunun ellerinden sıkı sıkı tutarcasına tutuyordu. Belki de çocuğu yoktu ya da kurduğu bir ailesi. Belki de eşi öldü, çocuğu ona bakmadı. Sokaklar huzur evinden daha huzurlu geldi ona nereden bileceksin? İnsan, kendi kanından da zehirlenir. Sallana sallana sokakları temizleyen çöpçülere laf ata ata yanıma doğru geliyordu. Saat hayli geçti. Bulunduğum sokakta ben, çöpçüler ve şarapçı vardı. Evimin önünde ki duvarda elimde cam şişe bira dudağımda Maltepe sigarası ile oturuyordum. Yanıma oturdu şarapçı. Saçları benimkilerden daha gümrah, sakalları yıllarca kesilmemiş, yarı kapalı olsa da gözlerinin rengini görebiliyordum maviydi. Sokak lambasının ışığı tam suratına vuruyordu ve suratını net görebiliyordum. Yaşça benden büyük olmasına rağmen şarap kokan nefesiyle:
”Abi bi sigara ateşler misin?”
Paketten bir dal çıkartıp verdim. Kirden siyahlaşmış tırnaklarıyla sigarayı alıp dudağına götürdü. Paltosunun cebinden çıkardığı kibritle yaktı sigarasını ve derin bir nefes çekerek ayağa kalktı dengesini bulunca:
”Kusura bakma abi rahatsız ettim.” diyerek itizar etti.
”Dur! gitme ” dedim. Neden dedim bilmiyordum.
”Bana arkadaşlık etmek istemez misin? İçkilerimiz bitsin gidersin hee? ”
İster şarapçı olsun ister içki bağımlısı. İçki içilen bir ortama davet edildiler ise davete icap ederlerdi. O nedenle içki içinlerin her yerde arkadaşları olurdu. Bir şey demeden tekrar oturdu kalktığı yere. Şarabından uzunca bir yudum aldı sararmış bıyıklarını sigarasını tuttuğu sol elinin tersiyle sildi sonra sigaradan bir duman çekti.
”Buralarda mı kalıyorsun?” dedim, aslında ilk defa görmüştüm şarapçıyı burada.
”Yooo kalmıyorum.”
”Kimsen yok mu peki? ”
”Var. Kefere Musti var, Donsuz Cafer var sonra Arap var. ”
”Ailen yok mu? ” diye sorunca mavi gözleri menevişlendi. Gözlerini suratıma gitti. Ama öyle sarhoş bakışları yoktu. Gözlerinde gördüm o acıları ,ailesini. Anlatacak sandım anlatmadı.
”Bilmem. Hatırlamıyorum.” dedi ve şarabından uzun uzun içti.
Uzun bir süre sessizlik yaşandı. Biten sigarasını yere atmıştı ve çöpçü onu süpürürken ben bir dal daha sigara verdim. Sigarayı ağzına götürürken:
”Amına koyayım.” dedi. Şaşırdım bir an. Sigarasını yakınca devam etti.
”Bu adamlar boşuna temizliyorlar burayı. Sabahlara kadar sokak sokak, mahalle mahalle, cadde cadde temizliyorlar. Ben olsam temizlemem. Neden temizleyeceğim ki? Dünyada o kadar çok pislik var ki temizlenmesi gereken. Hangi birini temizleyeceksin hee? En başta insanlar pislik. Bizim gibilere hep pislik gözüyle bakılır. Çünkü üstümüz, başımız yırtık, pisli… Elimizde içkiler sağ sola sallana sallana çarpa çarpa yürüyoruz. Bizden iğreniyorlar, korkuyorlar. Ne var yani onlar gibi hayat yaşamıyorsak suç mu? Bizler hiç yoktan yalan sofrasında yemek yemiyoruz. Gerçek sofrasında iki dilim ekmeğimiz var. Gerçek kimliğimizi saklamıyoruz. Şarapçıyız, baliciyiz, kimimiz hapçı. Ama onlar maskeli. Sapık ama iyi bir aile babası ya da doktor, polis her neyse. Katil ama kabadayı, namus bekçisi, delikanlı. Bunlar gibi niceleri. Biz gerçekçiyiz diye iğreniyorlar. Aslında ben onlardan iğreniyorum amına koyayım hepsi yalancı, sahtekâr…”
”Haklısın.” dedim sadece.
RıdvanA.
”Hayat Betimlemeleri”