Senin yanında hala açamıyorum kendimi bütünüyle. Utanıyorum hala gıdımdan, burnumdan kilolarımdan, gözlüğümden. Çirkinliğimden utanıyorum. Göbeğimi içime çekiyorum hala. Yüzümü saklamaya çalışıyorum. Mimiklerimi göremiyorsun. Göstermiyorum. Hislerimi de. Ben de emin değilim çünkü henüz.
Tamamlanmamışım sana karşı. Bir şeyler eksik kalıyor hala. Seni tam anlamıyla oturtamıyorum kafamda. Bundandır açamıyorum kendimi sana. Sevgilim olarak alsam karşıma, uzaklaşmandan korkuyorum. Babam oluyorsun bazen sigara içtiğimi bile söylemeye çekiniyorum. Ya da abim oluyorsun ama sevgilerimi, hoşlantılarımı dinliyosun. Arkadaşım, kardeşim diyorum; o zaman da ‘neden utanıyorum öyleyse?’ diyorum. Hissediyorum bazen tatlı tatlı yürüyosun. Hayır, hayır kendi kendime gelin güvey olmaktan farklı bu. Sen hissettiriyosun bunu. Afallıyorum, bunu sen de farkediyosun. Bazen de öyle kesiyorum ki önünü ‘noldu bi bozuk attın, küstün?’ diyorsun. Bazen de ben sana yürüyorum, sen de hemen ifşalıyorsun beni. Geri vites alıyorum. Korkuyoruz. İkimiz de ne kendimizden eminiz ne de birbirimizden. Uzaklaşmamızdan korkuyoruz. Sen adam olmak istiyorsun, bazen benim için istiyorsun bunu. Ben derslere asılıyorum sırf senin için. Bazen öyle minik detayları hatırlıyorsun ki benim hakkımda -ki ben bunlara bazen kızıyorum bazen hoşuma gidiyor. Bazense öyle önemsemiyosun ki, bu hiç bir zaman hoşuma gitmemiştir.
İkimizde de çelik gibi sinirler var. Etkiye tepki veriyoruz belli ede ede. Sözsüz bir anlaşmayla açığa vurmuyoruz ama. Ben sana ilişkilerimi anlatıyorum her detayına kadar.Sevgilim olarak yokuşa sürüyorsun ama arkadaşım olarak tavsiye veriyorsun. Abim olarak her kararının arkasındayım diyorsun. Babam olarak ‘kötülerden uzak dur’ diyorsun ama arkadaşım olarak ‘bir kere dene’ diyorsun. Bazen olmayan tek bir şey var ve bu da kesinlikle medeni insanlar olarak ikimizin de karşı olduğu, güldüğümüz (uygulayamadığımız) kıskançlık duygusunun tetiklenmesi oluyor. Ne zaman sana x kişisini anlatsam sen y kişisini atıyorsun ortaya. Beni onlarla tanıştırıyorsun. Bilmiyormuş gibi tavsiye alıyorsun. Anlatıyorsun. Ben de yokuşa sürüyorum bazen ya da moralim bozuluyor aniden. Etki-tepki işte. X diyorum y diyorsun. Anlatıyorum, anlatıyorsun. Dinliyorum, dinliyorsun. Oynuyorum, oynuyorsun. İkimiz de oynadığımızı biliyoruz ama seyirci… Yalnızca ikimiz biliyoruz.
Ben ne zaman sana içimdeki derinlikleri açmaya kalksam iki bilinmezlik doğuyor içimde. Birincisi: şu an karşımdaki benim neyim? İkincisi: şu an ben onun neyiyim?
Biz provasız çıktık. Açık mikrofon de, doğaçlama de. Sürekli değişti roller. Sahn
eye çıktılar, indiler. Biz hariç. Peki ya perde kapandıktan sonra? Biz o sahneden indikten sonra birbirimize hangi yüzle bakacağız?