Kul sıkışınca yetişecek Hızır (a.s) selam olsun. .
Geleceğinin tayinini Allah’a bırakırsın bunun adı “tevekkül” olur. Allah verir ise “nasip” dersin, olmaz dediğine sabır edersen adı “şükür” olur. Beklersin, dua edenin dua ettiğinden razı olsun istersin. İnşallah dersin bazen.. İnşa et Allah demektir istediğin.. Gönülde olanı, ömrüme inşa et..
Nasip, hayırlısı, şükür, inşa..
Ne güzel kelimelerdir. Harf sayısı az, anlamı derin bir teslimiyettir. Teslim olan ellerini semaya kaldırır suçlu gibi. Suçludur, çünkü Hakk’ın hakkında vereceği hükmü bilmeden başka hükümler vermesinden yanadır belki gönlü. . Günah mı? Haşa.. Açılacak kapının kilidine vurmak, anahtarını aramak, yanan ateşi söndürmek, kül olanı savurmak, kuraklığa rahmet, yokluğa şefkat, hasrete hüzün, vuslata hasrettir kul olanın dileği.. Veren el nerededir bilinir mi?Bilinmez.. Sınır koyan, hududa yaklaştırır da sınırdan geçirmez. Bunun adı “umuttur”..
Kul kulu razı etmedikçe Hakk’ı nasıl razı eder diye düşün. Kul hakkın hakikatini dile getirirken bu dünya da haklıyım der de kul razı olmaz . Peki terazi kurulur, mizanda eden ettiğini ortaya döker de kulun razı olmadığından Hakk’ı razı edebilir mi insan? Bunun adı “adalettir”.
Adaletsiz gönüllere dahi gel diyen olur elbet bir zaman.. Bunun adı “rahmettir”.. Hepsini bir gönle sığdırırsan gönlüne düşecek olan “berekettir”..
Hz. Nuh (a.s) rivayet odur ki 900 yıl yaşamış, gönlüne “bereket” kıştan yaza çıkmış odun bir ağacı yeşertecek ilkbahar rahmeti gibi semanın yedi kat üstünden serpilmiş… Tam 900 yıl.. Hakk yoluna, Hakikat yoluna çağırmış. Boş durmamış, gemi “inşa” etmiş.. Ve sabrın, tevekkülün, şükrün, inşa et Allah diye dilediğinin sonunda ,900 yıllık bir davete 9 kişilik iman..
İnsanoğlu, neden Hakikate 900 yıllık davete 9 kişi icap ettiğini bilir de, uğruna bir çivi dahi çakmadığı, nefsine davete; bir ay, bir yıl, kısa bir ömürlük davete gel dediğinin gelmeyeceğini düşünür?
Ne yaman bir çelişki..
Bunların hepsi bir araya gelse ve adını sorsanız, diyeceği bellidir. .
“Benim adım aşk”..