Z kuşağının en üretken yazarlarından Alper Kaya, Valiz isimli kitabının üzerinden daha bir yıl geçmemiş olmasına rağmen Kaçak ile şaşırttı bizleri. Kent Kitap Yayınları’ndan çıkan ilginç eser, yazı dizisi haline gelmiş olan Komiser Tahsin’in maceralarından sadece bir tanesi. Kitabın türüne, akılda kalan satırlarına, eksikliklerine ve hoşluklarına değinmeden önce söze kapakla başlamak istiyorum.
Bir kahve fincanından sörf yaparak fırlayan bir adam, metropolde sıkış tepiş yaşayan insanları temsil eden apartmanlar bütünü ve her dairenin elektrik akımını tek bir prize bağlayan sembolik bir çizimle sunuluyor.
Elektrik çizimini görür görmez “Acaba Kaçak’tan kasıt elektrik kaçağı mı?” diye düşündüm ama kitabın öyküsü beni hiç düşünmediğim bir olasılığa götürdü. Hikâyeyi neresinden anlatayım bilemiyorum. Çünkü sizlere aktaracağım her kelime, aleyhimde spoiler verme suçu olarak kullanılabilir. Bu yüzden, kaçağın nerede olduğunu sizlere bırakıyorum.
Kaçak’ı okuduktan sonra aklımda kalan satırlar şunlar oldu: Al Capone’un bir lafı var, bilir misin? “Bir adamı sabah kahvaltısında görürsem bu normaldir. Aynı adamı öğlen yemeğinde görürsem bu tesadüftür. Ancak aynı adamı akşam yemeğimde de görürsem o adamı çeker vururum.”
Kitabın bütününe baktığımızda, hikâyenin aslında bilim-kurgu polisiyesi olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Kaçak’taki olay örgüsü günümüz teknolojisiyle açıklanması kolay olmayan bir makine (sistem) etrafında dönüyor. Hikâyenin en sevdiğim tarafı ise aynı apartmanda yaşayan iki yatalak ihtiyarın bu sistem sayesinde kumsalda sohbet edebildikleri bölüm oldu. Soğuk kış günlerinde içimi ısıttı bu ince düşünce.
Alper Kaya’nın 3. kitabıyla birlikte, dilini çok daha durulaştırdığını görüyorum. Üstelik kitabın genelinde herhangi bir imla hatasına rastlamak da çok güç. Bu da okuyucunun konsantrasyonunu koruyan bir başka etken. Fakat, Alper Kaya’nın yeni eserlerinde akıcılık ve yaratıcılığın yanı sıra, okuyucularına yeni bilgiler de bahşetmesini diliyorum. Valiz çıkmadan önce Kıbrıs Barış Harekatı’yla ilgili doyurucu bilgi edinebileceğimiz bir eser bekliyorduk ama kitap bu ihtiyacımızı karşılamadı. Kaçak’ta da cinayet büro amirlerinin alışık olduğu, fakat toplumun geneli tarafından bilinmeyen bazı ender bilgiler hikâyeye can katabilirdi. Kendisini bu konuda daha hassas olmaya davet ediyor ve yeni eserlerinde başarılar diliyorum.
Sercan Leylek / Oslo