”Odanın karanlığında parçalanan umutlarımla yan yanaydım. Kulağımda mırıldanan ezgilerle dost, yastığımla arkadaş olma yolundaydım.
Ve bir gece daha açmıştı koynunu bana. Bende kollarımla sarmaladım onu. Yıldızlar canımı yaksa da.
Kurduğum satırlar baş ağrıma ilaç olmasa da, gönlüme derman oluyordu. Dizdiğim her kelime, ressamın boyalarını tuvale aktardığı gibi uyumlu muydu? Yoksa aykırı mı kalmıştı bazen cümlelerim.
Bunları düşünürken klarnet seslerini duymuştum gecenin en sessiz yerinde. En yanık yerinden üflüyordu notalarını. Sesin nerden geldiğini anlamamıştım bir an. Kulaklarımın çınladığını sanmıştım. Sokakta dolaşan bi sarhoşun yakarışıydı bu. Gece gece küfür eden insanlara aldırmadan, haykırışını notalara üfleyerek uzaklaştı yavaştan. Kimbilir neler saklıydı o ezgilerde? Belki de her sabah papatyalar aldığı o vefasız kadın terk etmiştir onu? Kimilir belki de babasını kaybetmiştir onun içindir bu yüreğindeki yangını? İnsan illa aşktan efkarlanmaz ki…
Odanın karanlığında kurduğum hayallerin yanıbaşındaydım. Kurguladığım şeylerin birer birer gerçek olması benim kendime verdiğim bir ceza mıydı? Oysa ki maviliklerin yanına taşıdığım topraklarda beyaz güllerim açacaktı. Bahçemin her yanında fesleğenler kokacaktı. Bir çift kuş ağacımın dalında yuva kuracak, bülbüler gibi şakıyacaktı… Mavi duvarlarımda torunlarımın mezuniyet fotoğrafları olacaktı. Her bayram krem renkli koltuğumda oturup bütün ailemi izleyecektim…
Klarnetçi amca haklıydı galiba. Bir yakarış şarttı bu hengamede. Bir çözüm yolu bulmalıydı bu akıl.
Ya benim yakarışım nasıl olmalıydı?
Sessizliğe ve karanlığa çizilen mavi duvarlı hayali bir ev mi kurtaracaktı beni bu karışıklıktan? Yoksa her gece yanıma aldığım biricik ayıcığım mı?
Belki bir ‘Sezen’ açıp ağlamalıydım. Ama yapmadım.
‘Sezen’i açtım ve yazdım…
Her harfine aşık olacağım cümlelere gebe kaldı paragraflarım. Ve her sayfamın huzuruna hayran kalacağım satırlarım. İzlerinde,hislerimi bulacağım karalamalarım…
Kurduğum hikayelerimde, anlattığım masallarımda büyüyen aşklarım. Belki de prensin prensese aşkını ilan ettiği masallarım.
Klarnetçi amca haklıydı. Yağmurdan sonra dağılan bulutlar gibi ezgileri üflüyordu etrafa her gözyaşından sonra.
Ben de kelimeleri üfledim sarı sayfalarıma. En güzel yakarışımla…”