Doruk, Karakol Mevcudunu iki time ayırdı, bir timi çamaşır yıkama, bir timi de, Karakolu A’dan Z’ye, baştan sona; yıkama, silme görevi verdi. İki yardımcısını da tim komutanı olarak görevlendirdi. Pazar sabahı erkenden, planlı ve hummalı bir çalışma neşe içinde başladı.
Koca binanın içinde şebeke suyu yoktu. Bahçede bir çeşme vardı su oradan alınacaktı. İçeride ne kadar demirbaş eşya varsa, masa sandalye, ranza yatak hepsi dışarı bahçeye çıkartıldı.
Önce pencere çerçeve camları, sonra kapı ve kasaları sabunlu suyla çimdirildi. Zemin deterjanlı sıcak suyla fırçalarlarla ovuldu.
Kapı pencere açık bırakılıp, oksijen depolandı.
İçeride temizlik yapılarken bahçede de kazan kurulmuş, nevresim çarşaf bir yandan kaynatılıyor, kaynayanlar; Anadolu kadının dere kenarında çamaşır yıkaması örnek alınarak tokaçlanıyordu.
Dışarı çıkartılan, yastık ve yataklar bahçe duvarı üzerine serilip güneş banyosu yaptırılırken, ranzalar baştan sona sudan geçirildi.
Bütün personelin seferberliğiyle yapılan, genel temizlik öğleden sonra saat 14 00 sularında kadar devam etti. Çamaşırlar serildi kurumaya bırakıldı.
Bina içi kuruyunca, demirbaş eşyalar geri yerlerine alındı.
Sonra banyo yakıldı ve temizliğe katılan personel sırayla istisnasız banyo yaptı.
İlk etap, bir pazar gününe sığdı. Esas seferberlik bundan sonra başlıyordu. Bütün odalar tavandan duvara, pencereden, kapıya hem elden geçecek, hem de döşeme düzenleme talimatında yazılı renklere uyun boyanacaktı. Boya ve badana için, bir pazara sığan temizlikten çok daha, emeğe ihtiyaç olacak.
Doruk ilk görev yerinde bu konuda bir hayli deneyim kazanmıştı. Eline şapkasını aldı, bahçe kapısından çıkarken, kendi kendine sesli düşündü.
On gün sonra, bu karakola gelen, karakolu tanıyamayacak şaşıracak diye gülümsedi ve bakkal miçonun yanına doğru yürüdü.
Elinde bir listesi vardı.
Kapı pencere için gri renk yağlı boya, makam odası için camgöbeği plastik boya, mutfak, yemekhane ve koğuş için mavi plastik boya, koridor içinse beyaz plastik boya siparişi verecekti.
Bunlara ilaveten tuvalet için, ihtiyaca yetecek PVC boru ve dirsek yazmayı da unutmadı.
Bakkalla Karakol arası 100 metre kadar bir mesafeydi. Miço 7 gün 24 saat açıktı. Dükkân kapısından girdiğinde, eline bir bardak çay almış onu keyifle kıtlama yudumluyordu.
Selam verdi! Bir tabure çekti o da Mustafa’nın karşısına oturdu. Önce hoş beş, hal hatır muhabbeti, sonra cebinden listeyi çıkartıp önüne koydu.
Erzurum’a ilk gittiğin gün bu malzemeleri istiyorum.
Karakol adına bir hesap aç.
Tutarı hesaba yaz.
Peyderpey öderiz dedi.
Mustafa yılların umur görmüş bakkalıydı, yol yordam biliyordu.
Tamam dedi.
Bir çayda Doruğa doldurdu, karşılıklı yudumladılar.
Mevsim yaz olduğu için yıkanan çamaşırlar, erken kurdu akşam olmadan dışarı çıkartılan demirbaş eşya içeri alındı.
Yatak çırpılarak ranzalara yerleştirildi. Doruk bir yatağın yapılışını toplu olarak bütün erata gösterdi ve her er sabah kalkınca yatağını gösterdiğim gibi yapacak. Koğuştan çıkınca yatma saatine kadar bir daha girilmeyecek.
Koğuş temiz, yataklar yapılmış düzgün olacak.
Her sabah kontrol edeceğim.
Kimin yatağını bozuk görürsem, sıra dışı hizmet cezası uygular, fazladan nöbet yazarım.
Diye sıkısıkya uyardı ve bir eri, koğuş sorumlusu olarak görevlendirdi.
Tertip düzen işi yarı yarıya tamam sayılırdı. Bir pazar günü, hengâme içinde karakolun yanı başında akan Aras nehir suyu gibi akıp gitti.
…/…