Gökyüzündeki yıldızını kaybeden kadının kalbindeki gökyüzünü yeniden kazanmaya çalışması gibi bir şeydi hayatına dönmeye çalışması. İnançları çamur adamın özürlü kalbinden hallice bir umut yaşar gibiydi çoğu zaman; çamurlu adamın sevgiyi sevmez yanlarında “oh be kurtuldum” Sevinç’leri yaşattığı zamanlarda aşka, kadının kalbinde son buluyordu çamur adam amansızca. Bu hastalığa dur demeliydi, zaten çok bile yaşamıştı; bu çamur adama fazla verilen bir değerdi. Kadınların kalplerinde öldürdükleri her adam izini işte böyle bırakır aşka, kendi Çamurluğuyla. Sonra bir adam gelirse yeniden, sevebilmeyi özlemiş ve sevgiye aç olan kadının hayatına; çamur adamın gidişine sessiz bir sigara yakar kalbine bastırır yaktığı yerin ölümsüz yanışını bir kez daha seyreder. Kadın, kalbin yangın tarafının sol anahtarıyla başlattığı yalnız şarkısına can gibi yoldaş olacak adamı beklemeye hazırdır artık. Çamur adam kendisini öldürmüştür kadının kalbinde. Kadın, artık canının acımadığını fark ettiğinde anlar bunu. Yalnız olmaktan Korkmaz ki kadın; onun korktuğu çamur adamın pisliğini kadının ruhunda açtığı yaralarla birleştirip böylesi bir pasaklılığa mahkum etmesidir kadını…
Çamur adam kirinde biriktirdiği günahları alarak gider kadının yaşamından. Adam olamamışlığını da alıp gider. Geriye dönmek için çabalayan bir gitmek kalır ama kadın artık çamur adamı istemediği gibi gitmenin de dönmesini istemez.
Çamur adam okyanus kalbin derinliğinde yaşamını yitirir ve adına da aşk ötanaziliği derler. Çamur adam kendi günahlarında Fatiha’yı bile kirletmek için çabalayan bir günah olur kadının anılarında.
Çamur adamların özürlü seslenişlerinde kaybolmak istemeyen kadınlardan olabilmek için bile en az bir kez çamur adamın ruhunu kararttığı bir kadın olmak yeter kadına. Kadın böyle döner güçbela yaşamına…