Kutsal kitaplar, belirli bir tebliğ ve irşat metotlarıyla oluşturulmuşlardır. Çünkü düşünüleceği üzere dinler irşat yapılamadan oluşturulamaz. Tebliğ her dinde önemlidir, özellikle Hristiyan ve İslâmiyet inançları irşat konusunda epey durmuşlardır. Örnek olarak İncil’deki şu bölüm irşadın Hristiyanlıktaki önemini gözler önüne seriyor:
“Kendisi ve yanındakiler, tutmuş oldukları balıkların çokluğuna şaşıp kalmışlardı. Simun’un ortakları olan Zebedi oğulları Yakup’la Yuhanna’yı da aynı şaşkınlık almıştı. İsa Simun’a, “Korkma” dedi, “Bundan böyle balık yerine insan tutacaksın.” Sonra onlar tekneleri karaya çektiler ve her şeyi bırakıp İsa’nın ardından gittiler.” (Luka 5: 9-11)
Kur’an’da ise irşat, emr-i bi’l ma’rûf ve nehy-i anil münker, yani iyiliği emretme, kötülükten sakındırma olarak ifade edilmektedir (3:104, 9:112, 11:116).
Yine Kur’an’da gözüme çarpan bazı tebliğ ayetleri şunlardır:
“Ey şanlı Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah, kâfirler toplumunu doğru yola iletmez.” (Maide 5:67)
“Onlar, Allah’ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve O’ndan korkarlar, Allah’tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da Allah yeter.” (Ahzab 33:39)
Tebliğ ve irşadın bu kadar önemli olduğu dinlerde şunu görüyoruz ki “mektup” bu dinlerin başlıca tebliğ ve irşat kaynağıdır. Zaten bunu kutsal kitapların içeriğine baktığımızda rahatlıkla görürüz. Yeni Antlaşma, toplam 27 bölümden oluşur. Bunun 23 bölümü mektuptur. Bu mektupların en büyük müelliflerinden biri –hatta en büyük müellifi- Elçi Pavlus, Romalılar, 1. ve 2. Korintliler, Galatyalılar, Efesliler, Filibeliler, Koloseliler, 1. ve 2. Selanikliler, 1. ve 2. Timoteos, Titus ve Filimon’a Mektuplar bölümlerini kaleme almıştır. Eğer o olmasaydı herhalde bugün güçlü bir Hristiyan inancından söz etmemiz pek mümkün değildi.
İslâmiyet’te de mektup çok önemlidir. Bir kere İslâm dinine göre Allah, Hz. Adem’e 10 sahifelik vahiy göndermiştir. Adeta Hz. Adem’e bir mektup göndermiştir. Yine Hz. Şit’e ve Hz. İbrahim’e gönderilen sahifeler vardır.
Ancak İslâmiyet’te mektup kavramının önemi, önemli din âlimlerinin eserlerinde daha rahat anlatılmaktadır. Çeşitli külliyatlarda ve çeşitli eserlerde çokça mektuba rastlarız. Bu mektuplar genellikle bireylerin âlime sordukları “ilmihal bilgilerinden” oluşmaktadır. Ancak bazı eserler de vardır ki bu eserler ilmihal bilgilerinden çok imân meselesine değinmenin gerekliliğine inanır. İmân hakkındaki yazılarını, kendilerine yazılan mektuplara bir cevap olarak temsilî hikâyeciklerden oluşacak şekilde yazarlar. Böylece hikâyecikler, yazılan mektuba güzel bir cevap olmakla birlikte âlimin cemaatine de yol gösterici birer örnek olurlar.
Âlim mektupları da yine emr-i bi’l ma’rûf ve nehy-i anil münker kaidesine bağlı kalarak, bir irşat mantığıyla yazılmış mühim mektuplardır ve döneminin zihniyetini önemli bir ölçüde yansıtırlar.