Sona ermeyen bir düşüş içerisindeyim.Yerden yüksekteyim ama gökte sayılmam.Gökten çok uzaktayım ama dipte de değilim.Ne o tarafta sayılırım ne bu tarafta.Anlayacagınız araftayım işte.Evreni hatta insanı var eden bu ikilikler arasındaki gidiş gelişler değil midir zaten?Çirkin olmazsa güzel olmaz;nefret olmazsa sevgi olmaz.Her şey zıttıyla vardır.
Fakat ruhumun derinliklerindeki çelişki kendimle olan ilişkimi bitiriyor günden güne.İnanın,şu dünya üzerindeki en ölümcül savaş insanın kendi benliğiyle olan savaştır.Çünkü insanın kendisini kendisine karşı savunma durumu yoktur.İnsan kendine gard alamaz.Hastalıklı düşünceler kafanın içindeki sonsuz boşlukta büyük bir zevkle raks eder ve yapabileceğin tek şey onları acıyla izlemektir.Müdahale de mümkün değil,tedavi de.
İnsanın kendine yabancılaşması ve kendinden korkması ne kadar da kötü bir şeydir.Ruhun,düşüncelerin,benliğin asla kaybolmaması ve ebediyen sizle var olması ne büyük bir felakettir.Ve benliği,bu sonsuz varlığı kabul edip de hiçliğe düşmek ne yaman çelişkidir.Ki bu bildiğiniz hiçliklerden değildir.Bu hiçlik,boşluktan ziyade doluluğa yakın bir durumdur.Nasıl anlatılır ki ben de bilmiyorum.Sanki bir balona su dolduruyosunuz.O kadar çok dolduruyorsunuz ki bi zaman sonra bu balon patlıyor,su yayılıyor her yere ve sonra buharlaşıyor,uçuyor.İşte böyle bir düşüş,içinde bulunduğum.Evet,evet tam olarak böyle.
Her şeyin eninde belki sonunda kısacası çok derindeyim.
Bu derinlerde de yüzülmüyor artık,boğuluyorum.