Duymayan kaldı mı? Mısırdaki sağır sultan bile duydu dediğinizi, hem duyuyor, hem de yüzünüzdeki mütebessim bakışı görüyorum.
Birçoğunuzun Türkiye gündemine düşen yasa teklifi önerisini duyunca benim gibi afalladığını, başörtüsü yasa önerisi de nereden çıktı şaşkınlığınıza şahitlik ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunun 1. yüzyılında yapılacak, genel seçimlere kilitlenmiş muhasır medeniyete dörtnala koşması gerekirken; gündeme alınan başörtüsü yasa tasarısı da neyin nesi?
– Her Allah’ın günü, bir vatan evladının ocağı söner, yıkık dökük baba ocağına, ana yüreğine kor düşer, alev elev yanarken…
– Ülke nüfusunun kahir ekseriyeti, açlık sınırı altında; geçim sıkıntısı çeker, yılan gibi kıvranırken…
– Üniversite çağındaki çocuklarımız, okula, gidebilmek için kalacak yurt ve mekân arar, çaresizlikle boğuşurken…
– Dar gelirlinin Mutfağında ki yangın bacayı sarmış buram buram duman tüterken…
-Türk lirası sabun gibi erimiş, para pul olmuş; gökten sağanak yaz yağmuru yerine, zam yağarken…
Aydının dağ inciri kg 230 TL sına görücüye çıkmış beyaz atlı prensesini, gözü yolda beklerken…
Sahi başörtüsü nereden çıktı.
– Hâlbuki CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Ankara’dan İstanbul’a yürüdüğü günden beri Sokaklarda…
Birilerinin başörtülü bacım şarkısı söyleyerek fed ettiği kalelerin yerinde, imama inat Cumhuriyet kadın ve kızları göbek dekolteli kıyafetleriyle boy gösterdiğini bilmez ya da görmez mi?
– İktidarın millet kafesi, diyerek önünü açtığı, birçok yabancı isimli kafeler, ağzına kadar tıka basa; işsiz güçsüz gençlerle dolup taşımıyor mu?
– Eğe Adaları Yunanistan’ın işgali altında değil mi?
-Komşumuz İran’da, Kadınlar sokaklara dökülmüş; canı pahasına başörtüsüne direnmiyor mu?
-Kimi saçlarını kesip, kimi başörtüsünü sokaklara atmıyor mu?
-Direnişte ölenlerin, gerçek sayısı dünya kamuoyuna açıklanıyor mu?
Soru o kadar çok ki…
Hepsini yazmaya kalksak roman olur.
Öyleyse, altılı masanın en büyük ayağı, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile ne yapmak istiyor?
Kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartıyor muş! Way canına…
Ne büyük hamle.
Ve içimde kopan bir feryat.
Yükselen bir çığlık.
Way arkadaş demeyim de ne diyeyim?
Biliyorum, benim gibi düşünmeyen, birilerinin ağzından başörtülü bacım sakızını aldı diyenlerde olacak.
İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün “fikri hür düşüncesi hür irfanı hür “ diye altını çizdiği demokrasi böyle erdemli bir şey!
Olsun elbette.
Kimi eleştirmeli, kimi desteklemeli ki doğru yol bulunsun. Kimse kimseye kendi fikrini, dayatmasın.
Atatürk’ün “ “Din gibi temiz bir duygu, politika gibi kirli oyunlara alet edilemez. Din, ait olduğu yerde, temiz vicdan sahnesinde yaşanmalıdır.” Dediğini hayırlardınız mı?
Bu cümleden yola çıkarak, diyorum ki siyaset yasa teklifini TBMM veredursun.
Biz Atatürk’ün kirli oyunlara alet edildiğini ifade etiği, siyaset ve başörtüsünün yakın tarihine, kısaca göz atalım. birilerine Türkiye Cumhuriyetinin, bütün makam ve mevki ve yetkilerini, peşkeş çeken; başörtüsünün geçmişine kısaca bi göz atalım.
Hayatım boyunca, Cennet Vatan Anadolu’nun, her bölgesinin havasını kokladım, suyunu içtim. İran’da Şah Rıza Pehlevi devrilip, yerine Humeyni rejim iktidar olana kadar; toprağımızda, kadınlarımızın başörtüsüyle ilgili bir sorunu, giyim kuşam derdi yoktu.
İran’daki rejim değişikliği ile birlikte, Türkiye’de de Erbakan Hocanın siyaset sahnesinde boy göstermesiyle, litatüre başörtüsü girdi ve yeşerdi.
Anadolu’da gözü olan onca emperyalist ülkenin beklentisi de zaten buydu. Ogün bugündür, cemaat ve tarikat bağlantılı kız ve kadınların üniforması oldu başörtüsü.
Yalnız başörtüsü mü?
Keşke öyle olsa…
Bir zamanlar İmam Hatip liseleri( okulları içinde arka bahçemiz demişlerdi. Nitekim Arka bahçelerinde, din adamı yetiştirmediler.
Cumhuriyet karşıtı, şeriat yanlı, cemaat ve tarikat sevdalısı ( cumhuriyete bağlı kalan Atatürk sevdalısı olanları tenzih ederim) bir nesil yetiştirmeyi başardılar.
Ve Son söz!
Bay Kemal’in Yasa Teklifini, iktidar kanadı futbol deyimiyle gollük bir pas olarak değerlendirdi ve Anayasa değişikliği önerisiyle ipe un serdi.
Anayasayı değiştirip de ne yapmak istiyorlar?
Onu da ben söylemeyeyim.
Cumhuriyete bağlı, muhasır medeniyet yolunda eğitim veren akademisyenler söyleyiversin gari. Cumhuriyetin kuruluşunu inceden inceye araştırıp kitaplaştıran tarihçi Sinan Meydan deyiversin.
Ne dersiniz?
Akademik bir cevap daha çok yakışmaz mı?