Hiç hiç yazılır mı diye düşündünüz mü?
Ne hissettiğinizi bilmeden öylece durduğunuz dakikalarda belki bir halı desenine belki de kaldırım taşına kitlendiği oldu mu gözlerinizin ya da hissettiğinizi yaşayamadığınız en zayıf ,en sıcak, en korunaksız sadece sevgiyle bir şeyleri istediniz mi hiç?Varoluşu düşündünüz mü, en derinlemesine sizi saptıran duygularınızla yüzleştiğiniz oldu mu hiç? Yaşarken neleri sevdiğinizi gerçekten biliyor musunuz, peki sevdiklerinizi de sorgulayabildiğiniz oldu mu hiç?Bazen sevdiğiniz ne varsa onu bile yapmak istemediğiniz oldu mu hiç? Peki bütün bunların ötesinde en sevilenden vazgeçtiğiniz oldu mu hiç? Sonsuzluğa inanır mısınız ,inanılmalı mı ,sonsuzluk var mıydı? Hangi sonsuzluktan bahsediyoruz? Hayat olandan, hem yaşanılan hem de yaşanılacak olandan, yarım bırakılan her şeyin bir tamamlayışı olduğundan ,algılanamayacak gerçeklikten ,ruhların devam ettiği bir evrenden, saptırılmış gayelerin ve isteklerimizin ötesinde, masum kalabilen ruhlarımızdan bahsetmek istiyorum.Ruhsuzlaşmak. Bunu neden kullanırız yaşayışımızın körelttiği bir yerde ruhlarımız mı yoksa?Hissetmeden yaşanılan her şey eksiktir ,hiç gerçekten hissettiniz mi?Kendinize küstünüz mü hiç yoksa küsecek kadar konuşmadınız mı kendinizle?Kendinize sustuğunuz dakikalar oldu mu hiç?Susunca geçti mi peki?Hiç geçmesini istemeden hissettiğiniz şeyler olmadı mı ‘yoksa?’ sonunu düşünmeden yaşadınız mı hayatı, o kadar cesur olabildiniz mi?Kendimizle dahi yüzleşemezken ne cesaretinden bahsediyoruz ki.Kızdığınız insanlar olmuştur mutlaka en kızılacak şeye dahi kızmamayı becerebildik mi hiç?Yoksa her zaman yaptığımız gibi yine mi nefsimize yenildik.Şartların neden hep iyi gitmesini bekleriz bunu düşündünüz mü hiç?kötü gitse ne olacak sanki yada iyi gittiğinde daha mı mutlu olacağız hep bu inançla yaşıyoruz.İnanmak olmayan bir şeye ,sadece bir isteğe ,yaşamadığımız aslında içinde bulunmadığın her durumu isteme eğilimi, insanoğlunun en aciz istekleri ,mutluluk sende olmayanlarla olacak inancı, oysa ki mutluluk elindekileri en iyi şekilde sahip çıkmak olamaz mıydı hiç?Sonsuz sevgi ve vericilik annelere mi aittir yalnızca.Sizin hiçbir şeyiniz olmayan biri hayatınıza girip size en anlamlı ,en hissedilir, en değerli ,en zayıf ,en aciz ,en kendisi olan hayattan,bir parça yaşatamaz mıydı kızsak bile sevemez miydik?Kötülükler karşılıklı olmak zorunda mıydı?Hissettiğin ve inandığın her şeyde sen varsın olsaydı düşüncemiz, belki de yaşayabilirdik anlamlı.Hata yapmak kötü bir şey olmaktan çıktıysa hata yapmamak ne anlam taşıyacaktı.Anlamını yitiren daha birçok değeri düşündüğünüz oldu mu hiç? Bana kalırsa hiçleri düşünmeliyiz hiçler bizi her şey yapan en ince noktalardır belki de bunu da düşünmedik hiç 🙂