Gün geldi , gün geçiyor gelişinin üzerinden. Çok değil iki saatten az bir saatten fazlaca. Uyanık ve uykuya hazırlanmış gözlere geldin , uyanmış gözlere geldin ve uyanık bekleyen gözlere geliyorsun. Sen ne hoş geliyorsun , ben ne hoş buluyorum gelişlerini. Kimisine mıhlanıp kıpırdamak bilmez zaman dilimlerinin , su gibi aktığı , yerinde duramadığı , akrebin yelkovanla yarıştığı zamanlarısın hayatın geldiğin andan itibaren. Sen ne hoş geliyorsun , ben nasılda yakalayıp durduramıyorum zamanı. Konuşmaktan tat aldığım kadın , tadının damağımda kalacağı sohbetlerin gebe kaldığı okuduğum cümlelerin de ; sen ne kadifemsi lütfediyorsun , kelimelerim nasıl bir bir dökülüyor zâtaline. Gecelere denizsiz odamın penceresinden , tutupta ay ışığının bir köşesinden , nüfsedip gözbebeklerime yakamoz olan kadın , sen ki fenerleri sönmüş balıkçı tekneme vurur gibisin.