Yazı başlığını görünce Jacinda Ardern ’de nereden çıktı dediğinizi duyuyorum.
Şaka bir yana birkaç gün öncesine kadar bana sorsanız aynı soruyu bende kendi kendime sorardım.
Derli toplu gerçek eğitim yapan, bir okula gitsek, Sosyal Bilimler okuyan 40/50 öğrenci mevcudu olan bir sınıfa girsek, Yeni Zelanda hangi Kıt’a da nüfusu ne kadar, diye bir soru yöneltsek; havaya kalkan kaç öğrenci parmağı sayardık?
İçimde ki ben yavaşça kulağıma hiç parmak kalkmazdı diye fısıldıyor. Niçin bu kadar kötümserim?
Kısaca özetleyim.
Yıllar önce okuduğum bir kitapta, Hindistan İngiliz sömürgesi iken; İngilizler Hint halkı uyanmasın diye, her üç yılda bir Hint okullarının, müfredatını değiştirdiğini okumuştum.
Elbette yazdığım bu özet bilgiler, kalıcı belleğime düşülen küçük notlar. Çok daha kapsamlı bir araştırma yapılsa kim bilir altından daha neler çıkar.
Beni kötümserliğe düşündüren bu özet bilginin yaktığı mum ışığı. Zira ülkemizde de 2002 yılından günümüze, değişen her Milli Eğitim Bakanının, okullarımızda müfredatla oynadığı; kimse için sır değil. Zaten bu yazımızın asıl konusu da değil!
Bu gün Yeni Zelanda Başbakanını konuşacağız. 2017’yılında Dünya’nın en genç kadın başbakanı olarak adını tarihe yazdıran Jacinda Ardern ’i…
Birkaç gün önce Zelanda Başbakanı, Şubat ayında görevden ayrılacağını, kendi ülkesi ve tüm dünyaya; Televizyon ekranlarından aynı anda gülümseyerek duyurdu.
Akşam Haber kuşağında, Jacinda Ardern ’inin ekrandaki açıklamasını duyunca; dudaklarımdan kucağıma işte lider bu cümlesi dökülüverdi…
Genç liderin, geri kalan konuşmalarını pür dikkat dinledim. Ve aklımda aramızda yaşayan, gerçek liderler de var; düşüncesi merasim geçidi yaptı.
Keşke diyorum ülkemizde de böylesine erdemli siyasetçi yetişse. Bizde kendisiyle gurur duysak, ayakta alkışlasak.
Hadi Monarşi ve Oligarşi ile yönetilen devletleri bir kenara bırakalım. Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurduğu Cumhuriyet 100 yaşında. Bizde niçin bir tane Jacinda Ardern çıkmıyor?
Sözüm meclisten dışarı(?), bizim siyasetçiler ya da iktidarı elinde bulunduran erk sahipleri niçin oturdukları koltuklara 404 tutkalla yapışıp kalıyor?
İşin ilginç yanı ne biliyor musunuz? Bizim siyasetçiler bir de sıkı din tacirliği yapıyor ve Müslüman geçiniyor.
Müslüman demişken, Yeni Zelanda’nın inancına da kısaca bir göz attım. Ülke nüfusunun yüzde 49’luk kısmı kendini Hristiyan diye tanımlarken, nüfusun yüzde 41’lik bölümü; kendini herhangi bir dine ait hissetmiyormuş. Açıkçası dinsizmiş.
Keşke bizim din tüccarları da azıcık dürüst olsa. Gerçek inançlarını itiraf etseler.
Bu kadar laf kalabalığından sonra, sadede gelip, aklımıza takılan birkaç soru soralım mı?
Jacinda Ardern’i örnek alırsak, ülkemizde 20 yıldan beri iktidarı elinde bulunduranların, çoktan siyasetten çekilmesi gerekmez miydi?
Bizim erk sahiplerinin, yirmi yıldan beri kırmadığı ceviz kaldı mı?
Mesela ABD eski Başkanı Donald Trump’ın yazdığı mektup, birilerini mal varlığı ile tehdit; siyaseti bırakmak için yeterli sebep sayılmaz mıydı?
Mafya lideri Sedat Peker’in, iktidar mensuplarıyla ilgili senaryo üstüne senaryo yazması, onun bunun malına mülküne, hatta namusuna çökenleri devşire etmesi, iktidar sahipleri izcin zaaf değil mi?
Bir Türk lirasını =0,053 ABD Doları seviyesine düşürmek utanç verici eksiklik değil mi?
Ülke Nüfusunun kahir ekseriyeti çarşıda pazarda gerçek Enflasyonu %300 hissediyorken.
İktidar baskısı altında ki TÜİK açıkladığı yıllık enflasyon %64,27 iken; memura, emekliye iki taksitte müjde diye açıklanan, %30’luk zam oranı siyaseti bırakma nedeni olamaz mı?
İç ve dış politika zaten Arapsaçı. Mehter takımı gibi iki adım öne bir adım geri.
Jacinda Ardern siyaseti bırakma kararı ülkemiz için düşünüldüğünde, makale değil, roman olur.
Ümit edelim ki ülkemizde de siyasete atılanlar, ülke yönetimine talip olanlar;
Demokrasinin erdemli ilkelerini içlerine sindirir.
Muhasır medeniyet yolunda yürürken, istifa etmenin zaaf olmayıp bir erdem olduğu bilinci ile yürür.
Kendi adıma Jacinda Ardern demokratik tutum davranış ve cesaretini ayakta alkışlıyorum.