Yatağıma uzanıp bomboş tavana bakarken birden irkildim. Mahallenin ölüm sessizliği yerini birden lastik inileyişine bıraktı, öyle bir ses çıktı ki mutfak camına koşarken yatağımda ki küllüğü düşürdüm. Siyah bir audi vardı çok sert bir fren yaptı, birilerinin koltuktan fırlayacağını zannedip tedirgin oldum. Bir adam indi bir hışımla, öyle sinirliydi ki nefes alıp verişini 4.kattan hissedebiliyordum gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Yan koltuktaki kapıya yönelirken ayağını kaputa çarpıp daha da sinirlendi. Kapıyı öyle bir açtı ki kapı bir yay gibi geri çarptı adamın koluna, içeride bir kadın vardı ağlayış sesini duydum. Adam kadını dışarıya çekip bir tokat daha vurdu. Bir an bağırıp bizim mahallede böyle olaylar olmaz yanlış yere gelmiş olmayasınız demek geldi ama adamın sinirli halinden korktuğum için sessiz kaldım. Adam kadını attıkan sonra son kez yüzüne bakıp sağlam bir tokat attı ve kadın diz kapakları üstüne çakılıp kaldı. Sonrasında küfrederek gaza basıp gitti. Biraz tedirgin olmuştum mahallede daha önce hiç böylesine enterasan bir olay olmamıştı, hatta mahallemizde hiç olay olmuyordu. Burada esnaflar bile birbirlerini tanımaz, veresiye alabilmek için önceden paranızı bırakıp sonra parayı hiç bırakmamış gibi yaparak bir şeyleri yazdırabiliyorsunuz. Tüm mahalleli cama çıkmıştı, kadın ise öylesine duruyordu sokağın başında. Sanırım diz kapaklarını düşerken yere sürtmüştü dikkatli bakıldığında yerde kan olduğunu görebiliyordum. Camdaki seyirciler hava soğuk olduğundan bir müddet sonra içeri girdi. Bense hala camdan kadını izliyordum. Bir şeyler yapmasını bekliyordum o ise öylecesine dizkapaklarının üstüne oturup ağlıyordu. Bir 5 dakika kadar bekledim, soğuktan kadının yüzündeki renk değişmeye başlayınca cezveye biraz su doldurup ocağa koydum. Ocakta ki ateş ile bir sigara yakıp tekrar cama çıktım; kadın hiç durmadan ağlıyordu. Bir an hayatta ki her şeyi yargılamaya başladım, ne kadar saçmaydı hayat. Evet bir tanrı var her yerde ama o tanrı bu kadını görmüyordu. Eminim ki görseydi üşümesine izin vermez etrafını ateş ile çevirirdi.Cezvede ki su taşınca altını kapatıp bir bardağa nescafe 2 si 1 arada koydum. Aslında çok ince bir insandım, 3ü1 arada koysaydım şeker sevmediğinden dolayı içmeyebilirdi.Suyu da ekledikten sonra camı kapattım ve cebime 2,3 şeker atıp aşağıya indim. Binanın kapısını açtıktan sonra yüzüme vuran soğuktan elimde ki kahve bardağı çatlayacak gibi oldu. İlk başta benden korkmasından çekinip; “Bakar mısınız?” dedim. Hiç oralı olmadı, bende üstelemedim. Ürkmesini de istemiyordum sadece yardım etmek istiyordum. İyilik yapmaya muhtaçtım o zamanlar, sonuçta iyilik yapan iyilik görürmüş demişlerdi. Yavaşça yanına yaklaşıp kahveyi yere koydum;
“İçersen iyi gelir hava çok soğuk istersen uzaklaşabilirim hemen”
“Yy. yokk.”
“Korkma abla daha çocuğum bir zararım gelmez sana,” dedikten sonra dönüp suratıma baktı. Ağlaması devam ediyordu, gözlerinden ağıtlar damlıyordu sanki. Bakarak ağlamaya devam etti farkında olmadan benimde gözümden bir iki damla akıvermişti. Sonrasında kahveyi gösterdim gözlerim ile, önce soğuktan titreyen elleri ile sarmaladı kahveyi sonrada bir yudum aldı. Hava öyle soğuktu ki iç organlarımın yer değiştirdiğini hissediyordum, eve gelebileceğini söylemek istiyordum aslında biraz ısınması için ama çekiniyordumda. Böylesine çaresiz bir kadına yardım etmek gerekir elbet ama o kadar ürkekti ki konuşmaya bile korkuyordum. Ağlamaya devam etti kahvesini içerek; “Kimsen yok mu abla buralarda” dedim. Kafasını sağa sola sallayarak olmadığını ifade etti.
“İstersen eve gelebilirsin abla, ailemde yok sende ısınmış olursun,”
Aslında ailem evde mi deseydim ki? Gelmeye kalkarsa evde ailemin olmadığını görünce beni kötü biri zannedirdi gerçi. Ne kadarda garip ulan ülke de insanlar kadınlara yapılan o kadar iğrenç haberler duyuyorki bir kadınla konuşurken bile çekiniyor. Acaba ürker mi beni kötü biri olarak görür mü? Oysa bu soğuk günde bir nescafe yapmanın hiçbir kadına zararı yoktu ama insan düşünüyordu yine de. Bir süre sonra ses gelmeyince tekrar konuştum;
“Bu saatte burada tekin insanlar olmaz mahalleli de olan biteni görmezden gelirler, biraz ısındıktan sonra gidersin abla”dedim.
Gözleriyle gözlerime bakıp masumiyetimden emin olmak istedi. Emin olmuş olacaktı ki ayağa kalkıp bana baktı. Apartmandan içeriye girip merdivenleri çıkarken soğuktan dişlerinin titrediğini hissettim. İçeriye girince kapıda ayakkabılarıyla durdu;
“Abla ayakkabılarını çıkartıp içeriye al şimdi komşular görünce yanlış anlamasın çok meraklıdırlar böyle dedikoduları yapmaya. Kimin evine kim girmiş, kimin evinin kapısı açılmış gece hiç usunmadan çetele tutar onlar”
Ayakkabılarını çıkartıp eline aldı ve kapıdan içeriye girdi. Odanın vurduğu sıcaklık ile derin bir nefes aldı. Elindeki ayakkabıları alıp kapının hemen yanına koydum. Üzerinde siyah bir tişört ve altında siyah bir etek vardı. Sanırım diğer kıyafetleri ise arabada kalmıştı. O kapının önünde beklerken odamın kapısında asılı olan montumu getirip verdim. Montumu giyip durduğu yerden etrafı incelemeye başladı. Önce duvarlarda göz gezdirdi biraz, sonra halılara bakındı. Bende oturma odasına gelmesi için elim ile oturma odasını gösterdim. Yürürken korkusunu hissedebiliyordum; hiç bilmediği birinin evine gelmişti ve savunmasızdı. Koltuğun ucuna mahçup bir şekilde oturdu;
“Ailen nerede?”
“Annem ile babam ayrılar, annem başka bir yere taşındı babam ise geceleri birahanede kalmayı tercih ediyor”
“Gelirlerse?”
“Onlar gelmez, gelecekleri zamana çok geç kaldılar farkında olmadan.”
Bir süre susarak durdu sonra o beklenen ahiret sorusunu sordum.
“Neden böyle bir olay yaşadın abla?”
“Hiç sorma olanları, anlatmaya utanıyorum. Şuanda kendimi öldüresim var böyle bir duruma düştüğüm için, hiç bilmediğim birinin evine sığındığım için. Sakın yanlış anlama seni küçümsemiyorum çok minnettarım sana kendime kızıyorum sadece.” – derin bir iç çekişten sonra tekrar anlatmaya başladı.
“O arabadaki benim sevgilim, daha doğrusu sevgilimdi. Bir iki saat önce yemekteydik bir arkadaşı daha vardı yemekte yanında eşi ile gelmişti. Masada bir espiri yaptı bunun arkadaşı bende gülmeye başladım. Ondan sonra bir şeylerin ters gittiğinin farkına varmıştım, gözleri donuk yapılan hiçbir espriye gülmemeye başlamıştı. Bir şeyler olacağını sezmiştim ama kıskançlıktandır geçer demiştim kendime. Her şey arabasına binmem ile başladı, evim buradan çok uzakta arabada kavga etmeye başladık çıkar çıkmaz. Tam buradan geçerkende araba ile mahalleye dalıp beni böyle sokağın ortasına attı.”
Dalga mı geçiyor acaba diye düşündüm biraz, böyle bir olaydan bir kadın bu kadar tartaklanır mıydı? Yoksa öldüresiye sevmek bu mu oluyordu? Ya da birikmiş bir kıskançlık mıydı acaba adamdaki? Bir şeyler içip içmeyeceğini sordum teşekkür etti ama ben yinede ocağa çay koymuştum. Geri döndüğümde odayı inceliyordu, duvarda ki çerçevenin neden boş olduğunu sordu. Eskiden orada aile fotoğrafımızın olduğunu ancak büyümeye başladığım andan itibaren ailenin sadece bir fotoğraftan ibaret olduğunu anladığımı ve artık onları istemediğimi anlattım. Biraz iç çektikten sonra; Bana niye yardım ettin?” dedi.
“Bilemiyorum, birine yardım edesim vardı çokca. O kadar çok kötülük görüyordum ki sanki dünya da ki bütün iyilikler bitmişti. Birde ağlayan kadın sesine tahammül edemem, travmatik ailevi bir olay. Biraz problemliyim ben, bu duvarlardan başka konuşacak kimsem yok, ararlarsa telefonlarına çıkıyorum sadece. Kimseyle görüşmüyorum, okula gidip geliyorum sadece. Ben telefonun diğer ucunda kendimi kesiyorum, onlar sadece sesimi duyup iyi olduğuma seviniyorlar.” dedim. Ben böyle konuşuktan sonra ortamı gereksiz bir hüzün kapladı, çay kaynayana kadar sustuk. Gidip çayın demini koydum yine sustuk. Çay demlenince bir sigara çıkartıp içti, tabi bende yaktım hemen ardından. Hiç konuşmadık sanki aynı odada değilmişiz gibi davranmaya devam ettik. Bir süre sonra;
“Bana bir taksi çağırır mısın numarasını bilmiyorum,”dedi. Buzdolabına yapıştırdığım genelde lazım olmayan taksi kartını alıp taksiciyi aradım; “taksiniz hemen geliyor sonu 47″dedi. Kadının yanına yaklaşıp taksinin yola çıktığını söyledim, yüzüme taksinin plakasını sorarcasına baktı; 47 dedim. Sonrasında kapının ucundaki ayakkabılarını dışarı çıkartıp giydi ve gitmeden teşekkür etti. Bense kapıyı kapatıp içeri geçtim; hayat ne kadar garip diyerek düşünmeye başladım. Herkesin sorunları ve sıkıntıları var, benimse oturup bir sigara yakmaktan başka hiçbir şeyim yok.