O gün beraber yürüdükleri ıslak kaldırımın etkisinin bu derece sert ve hırçın gececeğini ikisi de tahmin etmemişti.En azından Nihat böyle düşünüyordu.üç yıl önce bulmuştu Nihat’ı mona.O zamandan beri de ‘’idare eder’’ denilebilecek az hasarlı bir ilişkiye devam etmekteydiler. Kendisinin İran uyruklu olmasından dolayı belki dil öğrenmek hiç bu kadar kolay olmamıştı Mona için.En azından’’ insan sevdiği için her şeyi yapar’’ sözünü ;Mona bu şekilde yormuştu.Klasik türkçesisini kelimeler katarken de ara sokaklara girerek konuyu Nihata nasıl açaçağını bir türlü kafasında şekillendirememişti.
Mona, uzun boylu, saçlarının siyaktan diğer renklere geçmeye müsait, yüzünde de görünmeyen bir yarası olan güzel bir kadındı.İstanbula geldiğinde türbanını elinden ve başından eksik etmeyen mona , geçen bi kaç halde tanınamaz bir hale gelmiş ve belli değişimler geçirerek, Nihatı her zaman ki gibi şaşırtmıştı.Ara sıra kendi aralarında sohbet ederlerken, burasının ve İzmirin farklı olduğundan bahsedip duran Mona, Nihatın bu sözlerini anlamasını da beklemiyordu.Beklediği de olmuştu hiçbir şey anlamamıştı.
Nihat ise okumaya çok hevesli olup da kardeşlerininin çok olması bahanesi altında kalıp, ailesini idare etmesi gereken bir erkek olarak görünmesinden dolayı, liseye kadar okuyabilmiş bir Bulgaristan göçmeni bir ailenin 3. Çocuguydu.Annesini çok sevmesine rağmen küçük yaşta keybeymesinden dolayı, o dönemden sonra hiçbir şeye çok fazla sevmemeye karar vermişti.Yaşının 32 olduğu aklına ne zaman gelse bu fikrinin değişmesi gerektiğini düşünür ve yüzünde anlamsız bir tebessüm oluşur,geçmesi için biraz soluklanır, hayatına öyle devam eden biriydi.
O gün yolda yürürken Mona’ nın şu cümlesiyle şaşkınlığı bir derece daha artmıştı..
MONA: Ben hamileyim, biliyor musun?
MONA: bunu sana uzun süre önce söylemek istemiştim ama hiç cesareti mi toplayamamıştım, kusura bakma şimdi söylüyorum..
NİHAT: Hamile misin? Ama biz…
Sözünü tamamlamasını gerek kalmadan mona gereken ve aklındaki kuşkuları
Giderecek diğer açıklamayı yapmıştı bile..
MONA: ve çocuk senden değil..
İkisi de bir anda anlamsızca duraksadılar.Bu sözü duymak onu nedense hiç şaşırtmamıştı.Ne demesi gerektiğini biliyordu ama susuyordu.Yağmurun yağdığını tahmin ederek kenera çekilmek istese de içinden aslında daha fazla yağmurun yağmasını ve ayaklarının takatinin kesilinceye kadar yürümek istemesini şimdi daha iyi anlıyordu Nihat.
Mona sessizce beklemek yerine çantasını karıştırarak 3 yıl önce ona verdiği bir mavi resim çercevesini,Nihata teslim etmekten başka bir şey yapamayacak kadar güçsüz hissediyordu kendini…
Bir aile olduklarında bu çerçeveyi beraber doldurma yemini etmeleri sadece 3 yıl ve bir uzun sokak yürüyüşünden ibaret kalmış gibi duruyordu.Hiç bir şey söylemeden ‘’hoşça kal’’ diyebilmişti mona. Yürümeye devam ederek yagmur eşliğinde bir anda ordan uzaklaşmak isteyerek.Yürüdü..yürüdü ve durmayacakmış gibi yürümeye devam etti mona.Ardına dahi bakmayarak…
DEVAM EDECEK…
İbrahim Demiröz ‖ Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve// 2