Cinayet , hırsızlık , şiddet , umursamazlık , aldatma , kandırma , işkence , iftira, savaş… İnsan ilişkilerinde bireylerin birbirlerine güveninin azaldığı günümüzde haber bültenlerinin büyük çoğunluğunu bu olaylar doldurmaktadır. Günümüzde trafikte korna tartışmasından sonra silahlar çekilip sonucu öldürme ile biten olaylara dahi rastlamakta artık insanoğlu. Peki bunu yapan kimler ? Bazen bir cinayet vakasından sonra failin tanıdıklarının röportajlarında şunu çok sık duyarız : “Çok iyi bir insandı , insanları severdi.” Birbirini seven hangi iki varlık yukarıda bahsedilen olayları birbiriyle yaşayabilir ? Yoksa içlerimizde bir yerlerde gizli bir nefret mi oluşmaktadır ? Tüm bu olayların temelinde yatan gerçekten nefret midir ?
Şiddet insanoğlunun çağlar boyunca hayatında yer edinen bir güçtür.Bilinen ilk insanların mutlaka silahlarına da rastlanmaktadır. Şiddet insanın kendisini başka yaratıklardan korumak için ortaya çıkmıştır.Bu yüzden insanoğlunun yaşamını devam ettirebilmesinde çok önemli bir güçtür. Fakat bin yıllar geçtikçe insan bu sarhoş edici gücü tatmış ve kendi ırkı üzerinde denemeye , kullanmaya başlamıştır.Öncü bir arı gibi olan şiddet hedefe ulaştığında arkasından tüm koloniyi getirir. Ulaştığı yerde karşı şiddet ile bunu savuşturmaya çalışır. Peki birbirlerine sevgi besleyen ya da hiç bir histe olmayan iki insan birbirlerine neden zarar vermek ister ? Yaratılışımızın başından beri genlerimizde olan zarar verme isteği günümüzde hedefini şaşırmış ve ırkdaşların birbirine saldırmasına neden olmuştur.Sonucunda duyulan zafer ya da intikam hırsı dev savaşları beraberinde getirmiştir.
Modern toplumlarda , günümüz yaşantısında insanların birbirlerine olan tahammülsüzlüğünü gözden kaçırmak imkansız durumdadır. Türk kültürünün önemli bir parçası olan komşuluk ilişkileri artık neredeyse yok olmakta ve hane halkları kendi içlerinde hayatlarını devam ettirmektedirler.Ancak hane halklarının içlerine baktığımızda dışarıya olan bu kapanıklığın aile ilişkilerini güçlendirmesi beklenirken , hane içerisinde de bencilliğin yaygın olduğu aile bireylerinin de birbirleri ile olan ilişkilerinin zayıfladığı görülmektedir. “Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin.” gibi kavramlar türemekte ve kitlelerce savunulmaktadır.Yıllardır kulağımıza bağırılan aile toplumun temel taşıdır düşüncesi de artık normalliğini yitirmektedir. Toplumlara neler olmaktadır , bireyleri birbirinden uzaklaştıran etkenler nelerdir ? Bu soruların cevabı çok derin araştırmalar ve gözlemler gerektirmektedir. Ama belkide hepsinin temelinde olan nefreti incelemek bizlere yapı hakkında geniş bir bilgi verecektir.
İnsanlar artık çok basit nedenlerden dolayı birbirlerine saldırmakta öldürmekte ya da en basit sonucu ile ilişkilerini koparmaktadırlar.Asosyal olarak nitelendirilen insanlar , topluma karışamamakta ve kendi hayatlarını yaşamayı tercih etmektedirler. Bu da günümüzde artan sosyal medya gibi oluşumların artmasında büyük bir rol oynamaktadır.Asosyalliğin bir tık üstü Mizantropi’dir. Mizantropi ; insanın , başka insanlardan nefret etmesidir denilebilir. Mizantropistlerde genel olarak insanın kötü olarak yaratıldığı düşüncesi hakimdir. Mizantropistler , insanların sürekli kötü faaliyetler içerisinde bulunduğundan kendi ırklarıyla ilişki kurmamayı isterler. Peki mizantropi günümüzde insanlar arasında bireylerin içlerine yerleşen bir hastalık haline gelmiş olabilir mi ?
Kedileri çok seven bir insan , başka bir insanın kediye yaptığı bir kötülüğü görünce bunu tüm insanlara genelleyip nefretinin tüm insanlara olduğunu genelleyebilir veya güleryüzle yaklaştığı bir insandan aldığı ters bir tavırdan sonra bunu bütün insanlara yükleyebilir ve iletişim kurmaktan kaçınabilir. Eğer bu basit olaylarla sürekli karşılaşırsa sonuç olarak bu genellemelerin ortaya çıkması oldukça muhtemeldir.Yaşanılan bu olaylar sonuç olarak içe kapanıklık ve bencilliği de beraberinde getirmektedir. Son yıllarda ülkemizde bireylerin birbirlerine olan her boyutta davranışlara dikkat edildiğinde önce kendini düşünme , güvenmeme , tahammül edememe ve nefret etme gibi olgular karşımıza çıkmaktadır. İnsan kendinde fark etmesede çok küçük bir olaydan içlerine bir nefret tohumu ekilmekte ve yaşanan her türlü kötü olay ( ters bir muhabbetten aşırı şiddete varana kadar) bu tohuma su dökmekte ve tohumu büyütmektedir. Yavaş yavaş sevgi yerini nefrete bırakmakta ve humanizm , mizantropi karşısında puan kaybetmektedir. Günlük yaşantı içerisinde bir insanın yaptığı itici bir davranış çevredeki tüm insanların içine nefret tohumunu ekmekte yeterli olabilmektedir. Tahammülsüzlük artmakta , kavgalar , tartışmalar zafer hırsıyla isteyerek yaşanmaktadır. İnsan genlerindeki sevgi ve hoşgörüyü yavaşça yitirmekte yerini ego tatmini için gözü dönmüşlüğe , nefrete , kine , bencilliğe bırakmaktadır. Gençler kötülüklerle çok küçük yaşta karşılaşmakta ve örnek aldığı insanlardan da aynı şeyi görmektedir. Tüm bu olaylar kaçınılmaz olarak toplumların içerisine Nükleer Mizantropiyi atmakta ve bu sorunun tek endikasyonu olan humanizme ciddi yaralar vermektedir. Biryerlerde bir şeyler ters gitmekte ve kötülüğün belirtileri günbegün daha çok görülmektedir.
Eğitim her şeyin ilacıdır ve Mizantropi mikrobunu insanların içerisinden atacak olan güçtür. İnsana içerisinde barındırdığı ahlakı ve felsefesini hatırlatıp olumlu yönde değiştirebilir. Çağımızın en büyük bilim adamları matematiği , fiziği , kimyayı okul sıralarında öğrenmiştir ve dünyayı değiştirmeyi başarmışlardır. Peki ahlak ve insan sevgisi neden iyi bir eğitim ile okul sıralarında kazandırılmasın ? Sahip olduğumuz tek şey başka gezegenlerde farklı hayat formları bulunmadığı sürece bizleriz. Nefreti içimizden atıp sevgiyi yaydığımızda dünya lahdindeki mutluluğuna kavuşacaktır.