Sessizce aklımı yitiriyor; yerdeki ota imreniyorum. Hani ot dediğimde bayağı toprağa gömülmüş bir bitki olmak; aklımı kemiren sinsi düşünceler olmaksızın çürümeyi beklemek istiyorum. Şu durumda böylesine acınacak haldeyken birilerinin merhametinden medet ummak delice. Bunu yapamam! Bende diğer canlılar gibi bir gün öleceğimi biliyorum; fakat kendi aklımın beni karanlık bir odaya, sevgi dışında hiçbir gücün kesemeyeceği demir parmaklıklara mahkum etmesi adil mi?
Dünyanın manevi yönü beni doyurmuyor yada ütopyamdan mı kurtulmak istiyorum? Sayısız çocuk ölümlerinin, tecavüzlerin, savaşların ardının arkasının kesilmediği yerde benim kişisel hazlarımı düşünmem bu kadar mı önemli? Hayır! İnsan ya kafasının içinde dolaşıp duran böceği öldürmeli, ya da ölmeli…