“Dibe vurmak,yönünü şaşırmak çoğu zaman karanlıkta.Mutluluk ne zaman uğrasa bana, sonuç hep bu olurdu.Ben onun tadına, hazzına varsam, o beni oynatsa parmağında.İliklerime kadar uyuştursa gıkım çıkmayacak.Olur ya bazen uğrar bana.Onun uğruna vazgeçdiklerime, çektiklerime değsin isterim.Belki bi nebze teselli olur bana.Değdiğinidüşünürüm.Olmaz da işte bi süre mutlu olursam bile korkarım.Bitmesinden korkarım bu hazzın.Çünkü öncesinde ne zaman bu huzuru tatsam güvertesinde sevdikleriyle açık denizlerde hayallere varan ama sonrasında, ilk fırtınada kıyıya vuran bir gemiyimdir.Uçsuz bucaksız denizlere yelken açmak ne kadar zevkliyse, kıyıya vurmak da o kadar ani ve acıdır.İçimdeki sesler çığlık çığlığadır. Her zaman iç sesimi dinleyen ben bile, hangi birini dinleyeceğimi şaşırırım.Sırf bu yüzden çoğu zaman acıya, özleme katlanmak daha alışılabilirdir.Çünkü mutluluğun bir sonu vardır,biliriz.Ama acı ve özlemin bir sonu yoktur.Gerçek olan mutluluk değildir.Sonsuz mutluluk yoktur.Ebediyen sürecek olan acı ve özlemdir.”