Şimdi dipsiz bir kuyuda kendi resmini çizsen benim sevgili yalnızlığım. Örtünsen peçeni ve seni benden başka kimse tanımasa. Yağmura denk geldiğin gökyüzünün alaycı şarkılarının güftesinde gamlandığın fırçalar kağıtlarını ıslatmasa.
Güvendiğin kar tanelerine sorduğun soruların cevabında yaşayabilecek tek ben olsam. Yağıyor yine gökyüzünün ısmarlama nemi, meteorolojik hadiseden tutuyor gözyaşlı harflerim.
Ah be benim egosuz, içten, samimi ve en gerçek yalnızlığım… Seni senden yana incitip üstüne toprak atmaya çalışıyorlar ama sen kanma. Benimsin, hiç kimseye ait olmadığın kadar ve seninim hiç kimseye ait olmadığım kadar. Rüyalarımda paketlenen kederlerimin reelde tozunu ilave eden hadiselerinin bile el değmemiş minik sevabısın sen. Başkalarına günah bana hep iyilik.
Sevilmek istedikçe örtüyorsun üstümü. Üşümüyorum sana. Sevmek istedikçe kalbimi açıp kapanıncaya kadar yaması, soktuğun bıçağın izinden öpüyorsun. Öyle merhametli, öyle asil öyle bilinçli bir yalnızlıksın ki katili olsan da mutlu günlerimin ve olabilecek tüm sevgilerimin, her defasında sana sığınıyorum.
Rüzgar çarpıyor makyajımın makyöz anlarında kendime doğal bir süreçte yine sana eziliyor içim. Sevilmeye açken sende doymak istiyorum. Büyütüyor ve kanatıyor her şeyi çıplak gördüren zaman.
Uyutuyorum. Ninnilerim senfonik, müziksiz bir yalnızlık girdabında salıncakken yine sana düşüyorum. Ah benim egosuz, muhtaç, savunmasız yalnızlığım… Tam birini unuttum derken düğüm kaçak serbestliğinden kendime düğümlü halka açık kilitli umutlar görüyorum. Tutuyorum, anahtarım kırılıyor.
Ayıp… Çok ayıp oluyor. Ah be benim günahkar, kaybolmuş ve anlaşılmaz yalnızlığım… Bak, bu gece de gece. Ben yine sana yazıyorum. Beklersin şimdi sen beni, gitmedim ki gölgem sana oyun oynuyor. Ben hep mi hep buradayım, elimi tutsam sanki senin elin ve birini sevsem sanki o da sensin. Ah benim korkusuz, nemli yalnızlığım… Aldığım nefesin hakkını veriyorum. Merak etme seninim kimseye ait olmadığım kadar ve benimsin gökyüzünün yıldızına astığım çaresizlik kadar…
Dilara AKSOY