Yazan insanın yarası da kapanmaz, neşesi de hiç bitmez. Sınırlarda yaşar her şeyi; sevinci de, hüznü de.
Yazan insan, acıyan, kanayan kalbini alır eline, bakar her yanına, nasıl neden olduğunu anlamaya çalışır. Kalbinde milyonlarca sevinç tepinip mutluluğu getirirken de, kalbine saplanan onca oku çıkarırken de durdurur zamanı. Öyle dolu yaşar, öyle güçlü yaşar ne yaşarsa…
Dünyadan kopar, karşısındaki konuşsa da o, bir kelimeye, bir bakışa, bir çarpıntıya takılı kalır, yazana kadar, kendiyle kalana kadar.
Kendimi bildim bileli, kendimi en iyi ifade edebildiğim şey oldu kağıt üzerindeki bir kaç kelime. Devir değişti gözümden sakındığım, tek şey ailem evladım ve yazılarım oldu artık.
Kendimi bildim bileli, en sevindiren ve en üzen özelliğim oldu fazlaca hissedebilmek, fazlaca düşünebilmek. Ama onlar olmasaydı, bu kelimeler dökülmezdi yüreğimden.
Bugün blog ziyaret sayılarına bakarken aklıma geldi, Facebook’ta on – on beş kişinin beğendiği yazılarla başlamıştı maceram. Daha sonra blog yazılarımla devam etti ve artık yavaştan gazetede yazılarım yayınlanmaya başlayacak sürpriz. Her aşamasında yakalayan, yorumları beğenileri ve takipleri ile her an yanımda olduğunu hissettiren her birinize çok teşekkür ederim. Ve bu blogger yazım uçurumun, hastalığımın en şiddetli günlerinde yazılmış beni derinden etkileyen hala okuduğumda gözyaşlarıma hakim olamadığım bir kısa yazıdır. Sene 2012 ve ben 39 kilo bitap bitik sırtında yatak yaraları ve belki de son vasiyetler imdi KEYİFLİ OKUMALAR… DERİN DUYGULARLA…
Ben gidiyorum ömrüm yavrum eşim dostum…
Birazını burada bırakıyorum hayatımın; şu gördüğünüz yollarda gördüğünüz odalarda salondaki bu koltukta ve Şu caddelerde sokaklarda üzülmeyin bak Sakın: Şu pencere önünde ki güller benim bunları sakın susuz bırakmayın onlarda benim gibi kurumasınlar sonra; odamın duvarlarında, oturup ağladığım şu köşedeki duvarlarda bırakıyorum gözyaşlarımı da. Birkaç parça eşyam var onlarıda anneme emanet bırakıyorum; kızımın çeyizi el emeği göz nuru dolabı bitek annem açsın koklasın yavruma eşim ve annem baksın: Başkası belki beni ve dolabımı görmek ister diye düzenledim her şeyi, ölünce kimse arkamdan konuşmasın diye kimselere mahcup olmak istemem çünkü… İzlerim görürüm yukarıdan.
Ben gidiyorum sonsuzluğum…
Belli mi olur, bakarsınız günün birinde göresiniz gelir beni diye fotoğraf albümünde resimlerimi de bırakıyorum size. Bilen bilir çok severim anı resmetmeyi. Çocukluğumdaki beni bırakıyorum size, ilk günlerimdeki beni ve birkaç anımın olduğu sayfaları; hatta kendi ellerimle çektiğim bazı fotoğraflarımıda bırakıyorum; bakarsınız. Beni unutacağınızı bilsemde bırakıyorum çünkü hayat bu ilk gün ağlanır sızlanır ikinci gün yemekler tatlılar üçüncü gün irmik helvası ne olur lahmacun verin her gün demişimdir hep çünkü gluten diyetimde vardı ekmekte yiyemezdim kokardı burnuma burcu burcu…
Ben gidiyorum mailem…
Geçmiş zamanlardan kalma bi sürü video kaset var yine televizyon sehpasının çekmecesinde, bol bol anların videoları çekmiştik yaa onlar işte hoş babamda da vardır onlar. Özlersiniz İzlersiniz diye Bırakıyorum Malum Belki Bunlar Son sevinçlerim gülüşlerim.
Ben gidiyorum ölüm nedenim yalnızlık ağrılarım çalmayan telefonlarım dostlarım akrabalarım nerede ölüyorum…
Merak Ediyorsunuz Değil Mi Gittiğim Yeri Aslında Hiçte Bilinmedik Yer Değil, Hani Bazıları Gider Fatiha Okurlar Cenaze Namazını Kılarlar Cansız Bedeninin Üzerine Toprak Atarlar Onu Toprak Altında Yalnız Bırakırlar Şuan Size Tanıdık Gelmiştir Değil mi ? Ne O Gözleriniz mi doldu Yoksa???
Affedin Beni Sizi Ağlatmak İstemezdim Ne kadarda canım yansada ağrılarım durdurmasa da güçlüyüm ben doğruyum ben dürüstüm ben ölüm mü koyacak bana… Hıçkırıklara Mı Boğuldunuz yapmayın hayat bu. Ben Sözümü Tuttum sizlere ELVADA YAVRUM AİLEM EŞİM İLK HEYECANLARIM İLK GÜLÜŞLERİM İLK SAVAŞIM İLK HÜZNÜM SON VEDAM
Sizleri seviyorum artık dönmem mümkün değil artık gidiyorum Bu da cesur insanların işi, bu da hislerinden korkmayan insanların işi. Yani korkak olmamayı öğreneceksin önce, önce cesur olmayı. Önce düşündüğün insan olmayı öğreneceksin ki, insanlar gerçekten kim olduğunu anlasınlar.
O yüzdendir ki insan önce idealize ettiği insan olmayı öğrenmeli, doğru ya da yanlışlarıyla. Doğru ya da yanlış hareket etmek hiç hareket etmemekten daha iyi değil midir? Yaşayıp öğrenmek, hiç yaşamamak tansa daha iyi değil midir? Cevapsız sorular yerine yanlışta olsa bir cevabı olan sorular daha iyi değil midir? O YÜZDEN AZİZİM KABULLENDİM BEN ÖLÜMÜ, HAYATI, OYUNLARI CESUR OLDUM GERÇEKÇİ OLDUM. YAA ŞİMDİ ÇOK ŞÜKÜR AYAKTAYIM DİMDİK!! ZOR GÜNLERİNİ DAĞ GİBİ YALNIZ BAŞINA ATLATMIŞ İNSANIN ALAYINA EYVALLAHI OLMAZ. AMA BU LAFTA DEĞİL GERÇEKTE NET!!! A_M_S