Toplum , siyah kumaştan yapılmış kalın bir perdedir. İnsanın kendi benliğini saklaması için bu perdeyi üzerine örtmesi ve altında binbir çeşit hayale dalması gerekir. Tek başına ıssız bir adaya gitmek yada dağın tepesine çıkıp inzivaya çekilmek günümüz dünyasında mümkün olmadığı için , hayatta kalmanın temel şartlarından biri de toplumu kullanmaktır. Ancak dikkat edilmesi gereken şey , toplumu kullanırken kendini ona kaptırmamaktır. Fikirleri , zevkleri ve çıkarları toplumdan saklamak gerekir. Çünkü toplum size dair bir açık bulduğunda sizi incelemeye kalkacaktır ve bu da çorap söküğü gibi sonu gelmeyen bir eylemdir. Sizi , kendinizi anlatmaya zorlar. Bütün sırları açığa çıkarır. Böylece sizi kendi avucuna alır ve toplumun bir emireri olursunuz. Artık topluma düşünmekten yoksun bir birey daha kazandırılmıştır. Ancak zeki olanlar o sıradan piyonları kullanmasını bilirler ve kendi zihinlerinde kurdukları oyunda kazanmaya yaklaşmışlardır. Kazanmak içinse zeki olmaktan fazlası gerekir. Bir oyunun galibi , o oyunu en acımasızca oynayandır. Kazanmak için her yolun mübah olduğuna inanandır. Ben ise her yolu deniyordum neyi kazanacağımı bilmeden. Kaybettiklerimi biliyordum sadece , aklımdaydı tüm yenilgilerim. Sanırım bu kadar fazla şey kaybetmiş olmam beni ayakta tutmuştu bugüne kadar. Kazanmak için beni acımasız hale getirmişti. Şimdiyse kimseye acımıyorum , kendime bile !