Herkesin kendine özel imzası vardır hatta Grafoloji ilmi imzanız aracılığıyla karakteriniz hakkında ipuçlarını inceler. Bende o ipuçlarından yola çıkarak, geçmişten beri var etmek anlamına gelen, sanatsal imzalardan bahsetmek istiyorum. İmzanın tarihi aslında oldukça eskidir, mağara duvarlarında yer alan resimlerin bazılarında resmi çizenlere ait sembollere yani resmin kendilerine ait olduğunu belirten imza niteliğinde çizimlere rastlarız. İmzanın kelime anlamı ise işaret, alamet, belirti ifadelerini tanımlar. Bireyler yaş ve konum itibariyle geliştikçe veya kültür seviyesinde farklılık arttıkça imzanın şeklide değişir. Örneğin, bir imzadan kişinin entelektüel seviyesinden, estetik algısına hatta imzanın boyutu aracılığıyla özgüven, imaj algısı, duygusal yetilerine dair birçok analiz yapılabilmektedir. Grafoloji yani yazı bilimi, ülkemizde istihbarat şirketleri, adli tıp dışında çok fazla uygulama alanı bulamamaktadır. İmza analizlerine göre; imza uzun olursa kişinin sabırlı bir birey olabileceği, imza kısa ise mantığın daha fazla kullanıldığı, keskin çizgiler içeriyorsa kişinin keskin fikirli, esprili olabileceği ve eğer imza estetikse kişinin güvenilir, ahlaklı, uyumlu olduğuna dair analizler yapılmaktadır.
Günümüzde irade beyanımızı temsil etmesi için attığımız imzaların işlev benzerliğine, Osmanlı İmparatorluğu zamanında padişahların yayınladıkları fermanlarda ki “tuğralarda” rastlarız! Mozart yaşamayı da bilen, eğlenceli, dans eden, bilardo oynayan bir adam olmanın yanı sıra klasik Batı Müziği’nin, en üretken ve etkili isimlerinden biridir. Eserleri, senfonileri, konçertoları, müzik tarihini etkilemiştir!
20. yüzyıl sanatının en çok sevilen isimlerinden kübizm akımın temsilcisi olan ressam ve heykeltıraş Pablo Picasso aynı zamanda eserlerinde yer alan imzası ile akılda kalan sanatçılar arasındadır. Kentlerdeki yaşamlar kadar, tablolarında yansıttığı üretken ve hüzünlü ifadeleri sonraki dönemlerde öncüsü olduğu geometrik çizim yani kubizm sanat akımı aracılığıyla yansıtmıştır böylelikle portrelerindeki insan figürleri, profil ve önden görünüşü ile aynı açıdan izlenebilmektedir. Guiness Rekorlar Kitabı’na göre sanatçının eser sayısı; 100,000 adet baskı, 34,000 adet kitap resmi ve 300 heykel ve seramik olarak kayıtlara geçmiştir.
Rönesans’ın temsilcilerinden Albrecht Dürer, seramik, taş ve ahşap baskıları, gravürleri, portreleri ve dini içerikli resimlerinin yanı sıra özellikle suluboya ve karakalem tablolarıyla da ünlü bir sanatçıdır. Avuçların içi sanki gökten ilahi bir davet bekliyormuşçasına açık olduğu “Eller” adlı eseri en çok sevilen eserleri arasındadır. Sürekli farklı baskı teknikleri deneyen sanatçının resimlerine yaşadığı dönemde talebin artmasıyla birlikte eserlerinin taklidi engellemek amacıyla resimlerinin imtiyaz hakkını almak arayışına girmiştir. Böylelikle kendi isminin baş harflerini yani A ve D’yi imza olarak kullanan sanatçı, şahsi gravür logosu ile tarihe ilk kez telif hakkını kullanan sanatçı olarak geçmiştir.