Bölüm 10: Sanayi Mahallesi!
Burada hayat, sanayi etrafında döner!
Hastane mi?
Sanayiyi geçince, yüz elli metre ileride!
Lise mi?
Sanayiyi geç, ilk sağdan dön!
Karakol mu?
Sanayinin bitişiğinde!
İnsanlar ‘demirciyim’ derse, yadırganmaz. ‘Marangoz kalfasıyım’ derse, burun kıvrılmaz. ‘Kaporta ustasıyım’ ya da ‘boyacı çırağıyım’ derse; ‘Kendini kurtarmış’ diye sevinilir!
Ama ‘okuyorum’ derse; işsiz gözüyle bakılır!
Acınır!
Elde, avuçta ne varsa verilmek istenir. Hatta cepteki on liranın yarısı, okuyanın cebine sokulmaya çalışılır. ‘Allah başka keder vermesin!’ avuntularıyla sırtı sıvazlanır!
Şans eseri okuyanlar da oluyordu! Nasıl gözden kaçırdılar, hayret!
Diplomaya göre iş bulmanın kolay olmadığını tecrübe ederek öğreniyorlardı.
İş başvurusuydu, mülâkattı, KPSS’ ydi… Eve kapanıp hayattan soğuyorlardı. O zaman da devreye büyükler giriyordu. Çalışma hayatına bir dükkâna girerek başlıyorlardı.
Hayata erken atılanlar buraların parmakla gösterilenleriydi!
Çırak olduğu atölyenin başına geçenler… Babasının işlerini devralanlar… Para biriktirip inşaat malzemesi işine girenler…
Yanında çalıştırdıkları da öyle böyle adamlar değil ha!
Amcasının ricası üzerine işe aldığı kuzeni! İngilizce bileninden… Bir telefon ile dayısının kızını muhasebeye koyan! Yüksek lisanslısından… Alt komşusunun oğlunu ‘Parke Satış Danışmanı’ yapan! Hem de Erasmus görmüşünden…
Tabi yeteneği olanlar da var!
‘Resim yapıyorum’ diyene duvar boyattılar… ‘Bir şeyler karalıyorum’ diyene zımpara yaptırdılar… ‘Şarkı söylemeyi seviyorum’ diyene de oklavayla vurdular!
Büyükler de öyle görmüştü!
Çocukları heveslendirmek istemiyorlardı. Onlar da aynı şeyleri yaşamıştı. Fakat toplum düzeni diye bir şey vardı. Sınıf değiştiremeyeceklerini anlayınca sonları atölye olmuştu.
“İş bul, çalış, evlen… İki çocuk yap, onları büyüt… Emekli olup köşene çekil… Yine hobi olarak yaparsın!”
Bu laftan sonra, buraların kaderi bağlandı!
Sanatı hobi olarak yapmak!
—Sonraki Bölüm—
‘Süleyman ve Kaportacı İsmail!’
Yasin Numan Yılmaz
Yorumlarınızı bekliyorum…