İfade edemediklerimiz yüzünden strese giriyor,üzülüyor yahut sinirleniyoruz kimi zaman; ya sonunda patlayıp dökülüyoruz ne varsa,ya işlere yahut gezmeye vuruyoruz kendimizi.Ya en yakınlarımızla paylaşıyoruz ya da yazmaya çabalıyoruz elimizden geldiğince..Fakat bir şekilde üstesinden gelebiliyoruz,ya da sorumlulukların yükü altında erteleyebiliyoruz bir şekilde. Ama ufacık bir çocuk için çok daha üzücü olmalı konuşamamak; neler öğrendiğini,ne çizdiğini anlatamamak,düşüp düşmediğini söyleyememek,ne istediğini tarif edememek…
Ufacık bir bebeği elinize aldığınızda siz ne hissediyorsunuz bilmiyorum. Fakat, ben son derece korku duyuyorum doğrusu. Hani diyorum biraz daha büyümüş olsa anlasam canı yanar mı yanmaz mı nedir sorunu,severim doyasıya ama bu kadar küçükken sevmek bir yana korku duyuyorum. Fakat zaman geçiyor ve tüm bu endişelere lüzum kalmadan büyüyüp konuşuyor oluyorlar işte…
Peki ya zaman geçer de konuşamazsa!.. Düşünün size küçücük ağzı parıl parıl gözleriyle mutlu mutlu bir şeyler anlatmayı deniyor.”Evet” ve “hayır”larla cevaplanabilecek sorularla tahmin etmeye çalışıyorsunuz ama kafi gelmiyor. Yüzü düşüyor küçük Emir’in,tanışmalar kabus oluyor yine ismini söyleyemeyecek diye.Yine de çok güzel gülüyor Emir, Ayşe, Eylül, adı sessiz kalmış her kimse..Ve bu ifade edemeyişler, gülüşlerini engelleyemese de uzun vadede okul dönemi başarılarında engel teşkil ediyor,risk oluşturuyor ve ileri dönemlerde akademik performanslarını da olumsuz etkiliyor.
Bir çocukta konuşmanın olabilmesi için dil becerisi,ses üretimi ve konuşma işlevini yerine getirecek organlarda bozukluk olmaması gerekir ki bu da zeka, işitme, görme, ağız boşluğu, üst hava yolları, akciğerler ve bunları besleyen sinir sistemi ve kas sisteminin doğal olmasını gerektirir. Bu nedenle gecikmiş konuşması olan bir çocukta konuşma bozukluğu varlığının belirlenmesi için göz, kulak burun boğaz, beyin, sinir sistemi ve kas- iskelet sistemi problemleri araştırılmalıdır.Konuşma Bozuklukları Uzmanı’nın kapsamlı bir değerlendirme yapmasına ihtiyaç duyulur.Bu değerlendirmede çocuğun konuşulanları anlama seviyesi ve de konuşarak kendini ifade etme seviyesi belirlenir. Böylece aile bilgilendirilerek çocuklarının gelişimini nasıl destekleyecekleri anlatılır ve ailenin de katılımı ile terapi başlatılır. Bu noktada Kulak Burun Boğaz, Çocuk Nörolojisi ve Çocuk Psikiyatrisi, bu çocuklardaki rahatsızlığı ortaya koymak için birlikte çalışır. Organlardan kaynaklanan bozuklukların olmadığı saptanan çocukta problem işlevseldir. Sorun işlevsel konuşma bozukluğu olabilir veya gelişimsel dil gecikmesi olabilir. İşlevsel konuşma bozukluğunda herhangi bir organın çalışmasında sorun yoktur,bu durumda psikiyatrik rahatsızlıklar araştırılmalıdır.Fakat konuşma gecikmeleri genellikle işitme kaybına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle erken teşhis ve Konuşma Uzmanı’nın değerlendirmesi çocuğun gelişimi için sağlıklı bir yol izlemek adına çok önemlidir.
Söylenmemişlerin hatrına,suskunluğun kıyısında bir katreye sığan onlarca kelimenin hatrına farkındalık sahibi olalım.Bir çocuğun resmiyle ne anlatmak istediğini anlayalım mesela,bugün neler öğrenmiş olduğunu anlamaya çalışalım,dilimize takılan o pek de sevmediğimiz şarkının melodisine kızmak yerine tadına varalım.Sözlerle ifade edemeyenlerin gözlerinden okumaya gayret edelim ve onların yerine de duygularımızı söyleyelim birbirimize,nasıl hissettiğimizi ve nasıl düşündüğümüzü anlatalım.Çocukları dinleyip anlayalım.Her türlü engele direnip kendilerini ifade etmelerine yardımcı olalım.Ve ifade edemeyişlerimizi hatırladıkça ifade özgürlüğümüze daha sıkı sarılalım.