Bilmiyorum ya da bilemiyorum yüreğimde esen sessiz rüzgârların nereye estiğini, ya da gözlerimdeki yaşların neden bu kadar sağanaklı olduğunu. Hayallerimin neden bu kadar saf ve tahammülfersa olduğunu. Saçlarıma düşen akların, neden böyle acımasız olduğunu. Ardı sıra kalemimi bekleyen kelimelerin, neden bu kadar sabırsız olduğunu. Bilmiyorum ve bilemiyorum yılların neden bu kadar bir rüzgâr gibi geçip gittiğini, yorgun, bîtap ilerlerken omuzlarımın neden böylesine çöktüğünü. Sırtımdaki kamburun neden bu kadar çıkmaya meraklı olduğunu ve hayatin neden bu kadar duygusuz kalpsiz olduğunu. Bilmiyorum günahlarımın neden bu kadar ısrarlı olduğunu. Beklemenin neden bu kadar güç olduğunu, arayınca neden bu kadar bulunmaz olduğunu. Bilmiyorum ve bilemiyorum saygıya küsmüş bedenlerin daha ne kadar saygısız kalacaklarını. Elimdeki kalemi kırmaya yemin etmiş hâkimin neden bu kadar benden yazmamı istemesini. Evet, bilmiyorum ve bilemiyorum zamanın ıssız saatlerinin beni nereye götüreceğini, hangi bilinmezlere sürükleyeceğini ve hangi rüzgârlardan ferman alacağını, müstakbel denen mücbirin, bir kaderle buluşmasıyla nelerin olacağını, evet bilmiyorum ve bilemiyorum…