Doruğun Söylemezde ikinci haftası dolmuş, üçüncü haftanın ilk günüydü. Hafta içinde devriye çıkartıp, köy muhtarlarını pazartesi günü için karakola davet etmişti. Köy dosyalarında biriken, infaz edilecek adli, mülki ve askeri evrakları en kısa sürede eritmenin yolu yapılacak toplantıdan geçtiğini iyi biliyordu.
Pazartesi sabahı, saat on sıralarında muhtarların tamamı karakola toplu halde girdi. Toplantı için Yemekhane hazırlamıştı. Nöbetçi, aldığı talimata uygun olarak, Köy Muhtarlarını doğrudan toplantı odasına aldı.
Mutfakta çay demlenmiş, ikram edilmeye hazırdı. Muhtarlar içeri girince, Doruk köy dosyaları klasörünü koltuğunun altına sıkıştırıp, içeri girdi.
Ne diyeceğini ne konuşacağını, önceden düşünmüş, hatta provasını bile yapmıştı. Kapıdan girdi, gülümseyerek gün aydın arkadaşlar, hepiniz hoş geldiniz diye selamladı.
Sonra kendi tanıttı ve tek tek muhtarların elini sıkarken, hangi köyün muhtarı olduğunu ve ismini sordu.
Tanışma faslı bittikten sonra, nöbetçiye çay servisi yapılması için işaret verdi. Tavşankanı çaylar, yörede kırtlama içiliyordu.
Onun için her masaya, Erzurum kesme şekeri de konulmuştu. Çaylar gelip dağıtıldıktan sonra, Doruk önce Muhtarları niçin topladığını kısaca özetledi.
Önündeki köy dosyalarını parmağıyla işaret ederek, hepsi ağzına kadar dolu, bu evrakları en kısa zamanda infaz etmek mecburiyetindeyiz.
Her köyün dosyasındaki evrakları listeledim. Bu listeleri toplantı bitmeden tek tek okuyacağım. Köyde olanları işaretleyecek, olmayan için sizden ilmühaber alacağım.
Attığınız her imza ve bastığınız mührün sorumluluğu size ait olacak. Ve bundan sonra hafta içinde mutlaka karakola uğramanızı istiyorum.
Bu size söylediğim, şeylerin hepsi sizin, mal can emniyetinizi sağlamaya yönelik çalışmalar. Öncelikle belirtmeliyim ki beni buraya görevlendiren devlet; Sizin canınızı, namusunuzu, malınızı korumak için görevlendirdi bu görevi sizinle birlikte yapacağız.
Çok açık ve net şunu bilin ki, haksız yere hiç kimseye, kötü muamele edilmeyecek. Kimse karakola gelmekten, jandarmadan korkmasın. Hatta suç işleyen bile çekinmesin. İşlediği suçun cezasını kanun önünde Mahkemede hâkim tayin edecek.
Mıntıkamda kanun kaçağı, yakalamalı, gıyabı tevkifli kimseyi istemem. Şayet köyünüzde aranan olur barınırsa, haber vermezseniz, doğrudan sizi mesul tutarım.
Lafı çok uzatmayacağım. Bir haksızlığa uğrayan kendi hakkını kendi almaya kalkmasın. Hakkını yasal yollardan arasın.
Karakola intikal eden her olay usulüne uygun tahkikatı yapılacak, evrakı mutlaka adli makamlara intikal edecek.
Şayet adamlar barışacak, şikâyetinden vazgeçecekse, Mahkeme huzurunda vazgeçecek.
Bu konuyu altını çizerek söylemek isterim diye son cümleye noktayı koydu.
Sonra çaylar tazelendi!
Doruk Yolu olmayan köyler için bir öneri planlamıştı. Öreğini daha önceki görev yaptığı yerde görmüş, uygulanmasında, kolaylık sağlamış ve projeyi sevmişti.
Şimdi öğrendiğini, burada da uygulama fırsatı olursa, hem kendi adına hem köy halkı adına sevinecekti. Çaylar yudumlanırken, ağalar, size kendi görevimle ilgisi olmayan bir önerim var.
Kabul edip etmeme keyfiyeti size elbette size ait…
Biliyorsunuz, Söylemeze kısa süre önce geldim. Yeni olmama rağmen, biliyorum ki ana yol üstündeki köyler hariç birçok köyün yolu yok.
Geldiğim ilçede, devlet vatandaş iş birliği ile köylere çok güzel yolların yapıldığına şahit oldum. Siz isterseniz, dilekçenizi yazar, sizinle birlikte YSE gelir yol yapımı için rehberlik yapabilirim. Nasıl diye soracak olursanız, kısaca özetleyim. Devlet iş makin-asını veriyor, yol yaptırmak isteyen köylerde, mazotunu karşılıyor. Birde operatöre yatacak yer yemek veriyor.
Muhtarlar önce bir birine baktı, kendi aralarında Kürtçe birkaç cümle konuştu, sonra hep bir ağızdan, Olmaz komutan, biz devletten zengin-miyik? .
Yol yapılacaksa devlet yapsın dediler. Doruğun yüzüne acı bir tebessüm yayıldı ve sustu.
Toplantı bitmişti.
O gün iki yardımcı ve doruk dosya içinde mevcutlu istenmeyen evraklarla boğuştu, tutanak, ilmühaberle, çözülecek olanlar, infaz edilecek hale geldi…
…/…