Uçurum kenarında yürüyorum.
Ovaya bakıyorum sararmış; başakların
Yeşil sapları üstlerine düşen kızılımsı pembe,
Akşam ışıklarıyla gök kuşağı renginde sabırsız rüzgârla
Yok, olup gitmesi tuhaf .
Uçurumun kenarındayım ölüyorum
Umurumda değil!
Olduğum yerden kopup uçmak isterken.
Küçük bir özlem kırıntısı yok dünyaya ait.
Uçurumun kenarındayım, uçtum
Elveda hayat!
Doğa ne güzelsin insan yokken işin içinde !
Bu taş devrinden kalma bir durum.
Uçarken yükseldikçe dönüşüyorum
Bilmeden bu gizemi
Sadece özgürce uçuyorum
Taki en derine en dibe düşmek için.
Ölüm; şiirin yazılmayacak kadar hiçsin!
Ağıtları duyar gibiyim giderken dünyadan
Oysa benim başıma taşlar düşerken
Yüksek kayalıklardan
Onlar öldü sanıyorken, kim onlar?
Bir hiç! evet sadece bir hiç.
Yaşarken yaşamı ,yaşamadığımı sananlar
Beni öldü sanıyor bu defa .
Can tatlı gelmiyor artık
Uçuyorum her şeyi görerek
Bir beyaz gemi beni bekliyor
Uçmak yok artık, ölüm var.
Hiç bir canlı beden
bir daha yüzümü göremeyecek
Kanı çekilmiş bir insan el sallıyor
görüyorum onu soğuk kutsanmış bir yüzle
Gel buraya diyor sadece
Bekle beni beyaz gemi
Ah ki ne ah ölmek, bitti yaşam
Kalmaz bu dünyada bir nefesim
Bir bilinçli kazaya kurban cesedim
Bin parçayım konuşmam
Gemi de bekler beni, onca ölü beden ruhuyla
Bütün yakılan ruhlar gibi
Külüm savrulur oraya
Geçip giderim hayattan
Yaşamaya gücüm yetmedi
Ölmeye yetsin bu defa
Sıralı sıralı taşlar dizilmesin
Üst üste
Sevmem taşı taş üstünde olmasın
Ölümüm güzel oldu elbette
Mutluyum
Uçurumun kenarında başlayan
Hayat ölümle biter elbet
Sen sanma sakın
Ölüm korkuttu beni
Yanmak, yok olmak değil elbet.
Tek korkum yok olmak mı?
Bir hiç yok olmaktan korkar mı?
Söylesene bana
Bir an olmak yeter bana
Bir an’ım
Uçurum, gemi ve ölümle