Beni ve kendinizi anlayabilecek kadar yalnız kalabilir misiniz ? haykırıştır bu kulak verirmisiniz ?… Bir başına, sessiz karanlıkta, ıssız düşünceler, soğuk gölgelerle, kimseye ihtiyacınız olmadan yaşayabilir misin; sadece kendinize sarılarak, kendi omzunuzda ağlayarak, kendi benliğinizde tesselliler arayarak. Hani milyonlarca söyleyecekleriniz vardır haykırmak istediğiniz ama hepsini yutarsınız ömrünüzce. Onlar işte birikir de bir volkan olur, en derininden film şeridi gibi sıralanıverir gözünüzün önüne. Ve bir gün sadece susarak haykırdığınızı hissedersiniz. Ne içten bir haykırıştır o, yankılarını sadece sizin duyduğunuz. Ve ne yürek yakan nağmeler saklıdır o çığlıklarda. Bir kuşun kanadına sakladığınız ve ufuklara saldığınız ümitleriniz vardır… Bir deniz dalgasının köpükleriyle kabarıp sonra derinliklere gömülen hayalleriniz… Bir şarkının nameleriyle yüreğinize işlediğiniz aşklar… Bir duanın masumiyetine sarıp terennüm ettiğiniz dilekleriniz vardır. Ve bir ömrün tüm anlarına ince ince işlediğiniz çoğu zaman acı ama bir nefeslik de olsa mutluluklarınız, kısacası siz varsınız tüm bu yalnız çığlıklarda. Bazı insanlar bağıra bağıra ortalıkta dolanıp yaşadıklarını zannederek haykırırlar Dünya’ya. “ Ben!, ben!, ben!…” diye. Ama bilmezler ki kendi gürültüleri içerisinde boğulup kalmışlardır aslında. Oysaki siz; onlara inat, derin manaları sessiz çığlıklarla hissetmeyi keşfedersiniz. Öyle bir hazdır ki bu; varlıkta yok olmanın sırrına erdirir insanı ve acının, hüznün, en alasından şefkatini yaşatır size. İşte o zaman daha çok seversiniz sessiz çığlıklarınızı ve daha çok haykırırsınız Dünya’ya, sadece hüzün perver yüreklerin duyabileceği muhabbet nidalarını. Sonra usulca fısıldarsınız : “HAYDİ KALK DÜŞENİN DOSTU YOK…” diye. A.M.S