”Yanıyor ömrüm”
Bütün mutluluğum vücudumdan büyük şırıngalarla çekilmiş,
ölü, boş bedenim kalakalmış ameliyat masasında.
Artık yaşamaz demişler, örtmüşler çirkin renkli bir örtüyle bedenimi.
Yaşamaz.
Yaşayamaz.
Nefes alabiliyor muyum?
Hissedemiyorum.
Sigara gitmiyor ciğerime.
Göz yaşlarıma hakim olamıyorum mesela,
galiba bana ait değiller.
”Gerçeklerle acı çekmek mi yalanlarla mutlu olmak mı?” demiştim sana.
Cesur, gözüpek sen hiç çekinmeden söylemiştin;
”Gerçeklerle acı çekmek.”
Ben her zaman yaptığım gibi yine dinledim seni.
Gerçeklerle acı çekiyorum.
Ha arındım mı?
Arınıyorum.
Kolay değil, neyle yıkanırsa yıkansın çıkmayan bir kir tutmuş bedenim.
Özellikle kalbim,
bir de beynim.
Ama arınıyorum.
Acı.
Acıyor.
Gerçekten çok acıyor.
Acıyı kalbimde hissediyorum. Taş gibi oturmuş, kalkmıyor.
Ama arınıyorum.
Senin için.
Benim için.
Sensizlik mide bulandırıcı.
Soğuk bir kahve içmişim de tütünüm de geçmiş gibi,
ağzımda pas tadı var.
Ama geçecek, hep geçer.
Anılarımızı yazmayacağım şimdi.
Çok, çok güzel anılarımız var.
Onları kirletmeyeceğim.
Saf mutluluğumuzu kirli, haset dolu gözler önüne seremem.
Hem kıskanırım, hem kıyamam.
Kendimden sakınıyorum onları, o kadar güzeller.
Gülüşünü hele hiç anlatmayacağım.
Sesinin en ayaz zamanda nasıl ısıttığını bedenimi tasvir edemem zaten.
Bunun muhakemesini daha önce yapmıştık zaten
biliyorsun yazmıyorum mutluluğu.
Kalemimden sadece acı dökülüyor.
Hoş,
kirli bir bedenden,
ruhtan
nasıl acı dökülmesin.
Dokunduğum her şeyi mahvettiğimi biliyorum.
Mutluluğumuza da dokundum en sonunda,
onu da mahvettim.
Farkındayım.
Ama artık arınıyorum.
”Yağmur değebilir yüreğime.”
MA/Arınış