”Sende bu piyanoyu onun kadar güzel çalmasını bilir misin küçük kız?”
”Ben çalmasını bilmem.”
”Peki şunu çalmasını bilir misin hani duvara yaslanmış tozla kaplı koca kemanı?”
”Çello onun ismi.”
”Her neyse ismi işte bilir misin sen onu de.”
”Bilmem.”
”Sen hiç dokunmadın mı birinin gönlüne de enstrüman çalmasını bilmezsin.”
”Sesleri ayırt edemem ki ben daha beşimdeyim, hem gönle de öyle kolay dokunulsaydı gizlenmezdi kemiklerin içine.”
”Beşindeyken alır eline kalemi ilk bestesini yazardı. Sen de bakalım bana kalem tutmasını bilir misin?”
”Kalemi nasıl tuttuğun önemli midir ki?”
”Sözcükleri nasıl yakaladığının önemli olduğu kadar.”
”Sözcükleri severim ama daha çok mürekkebi severim, onun uzun süre bekleyişinde kağıda bir gözyaşı gibi süzülüşünü, o damlanın bıraktığı izi ve sonra o ize dokunmayı.”
”O halde sen, sen iz bırakmasını seversin.”
”İz bırakmasını bilmem ben, ben olsa olsa yazmasını bilirim. Döner dururum da kendi etrafımda içime attıklarımı saklamasını bilirim. Öyle dedem gibi bulduğum her enstrümana bağlayamam ben talihimi, bir kere bağladım ya o gönle orada yanmasını bilirim. Ben en olmadı bulduğum ilk yamaçtan koşmasını bilirim, bir an azalsın diye bu büyüyen çığ soluklanmadan kaçmasını bilirim. Kaldıkça yıkılır üzerime dört duvar, yatağın öbür ucunda saçlarımı sıkmasını bilirim şu koskoca kainata sığamadım ya çektiklerimi bir Allah bir ben bilirim on sekizimdeyim Rıfat Amca ve bana sorduğun soruyu on üç yıl sonra yanıtlıyorum. Karşımda bir deniz yok ve tam sağımdaki iskemlede bana umutla bakan gözlerini anımsayamıyorum. Hızlı unutuyorum ancak sözlerini bu unutuluş seline dahil edemem, sorularını da. Bana son bakışında ‘Hatırlaman gerekenleri şuranda biriktir, tam şuranda solunda. Öyle güzel biriktir ki sana bakınca hep en güzel anlarını hatırlasınlar ve eğer kaçmak istersen tıpkı onun gibi, çekip gitmek istersen arkana son kez bak. Hatırımı yok sayma, biz sonuz. Son tuş sesi, son vurgu, biz son dokunuşuz.’ Biz aslında Rıfat Amca son noktasıyız dünyanın. Son cümlesi. Son özgün yapıtı. Ve ben bu nankör dünyaya bıraksam bıraksam alnımın ortasında koca bir kurşun izi bırakırım. Çünkü ulaşmaz adalet bacalarına fabrikaların, baskılarına kitapların, pahalı restoranların ve galası olmaz gariban filmlerin. Bu dünya Rıfat Amca, senin gibi bir başyapıtı kaldıramaz raflarından. Bir yıl önce sen, sevdiğin kadının yanı başında karıştın nemli toprağa ve biliyorum şimdi de en az onu ilk gördüğün günkü kadar güzel gülümsüyorsun, o taş avluda sen bir uçta o bir uçta rastlıyorsunuz birbirinize ve ayrı yazılıyorsunuz en başından sen hayattaki tek hatanı yapıyor kaybediyorsun onu ama ikimizde biliyoruz ki o arkasına bakmayacak ama yıllarca sadakatle bekleyecek kadar gözü pekti. Yıllar sonra kavuşmanızın anısına….
Adadaki denizi mürekkebine bulayan o küçük kızın’