Baktın seyrekleşiyor tebessümün yüzüne misafirliği
Sonra gittikçe yavan bir hal alıyorsa yüz yüze bakmalar
Gıcırdamaya başladıysa dördü birden koltukların
Zamanı mı olurmuş gitmenin
Heykel olduğum varsayılırsa
Aramaya gerek yok heykeltıraşı
Zamanın parmakları boyar saçlarımı
Hatta kelliğim de onun hüneri
Tenim, aşıkların ilk gecesini sabah eden yatağın kırışık çarşafı
Kusura bakma ama ağır işitiyorum artık
Yükselt biraz sesinin tonunu
İlk zamanlarda yok olmaz desem de
Mecburen sevmeye başlıyorsun bastonunu
Zamanı mı olurmuş gitmenin
Bazen ihtiyar oluyorum
Bazen moruk
Bazen babalık
Oysa hiç tanımadığım insanlardı
Yoktu ki uzakta olsa bir akrabalık
En kötüsü de bana göre
Yani haksız da sayılmazlar
Kocaman diyorlar çoğunca kocaman
İşte çok alınıyorum buna
Günlerce susuyorum gıksız
Bazen haftalarca çıkmıyor üzerimden pijamam
Bunca giden boşuna yorulmadı nasılsa
Zamanı mı olurmuş gitmenin
Yangınlar çıkmayalı epey zaman oldu
Çekirdeğin tuzundan
Dudaklarımın kurumuş dallarında
Yorganın altından
Göz ucuyla izlediğim
Vampir filmlerindeki
Kurbanların damarları gibi
Morun ve kansız kırmızının
Ala renginde artık damarlarım
Kulaklar kapıya
Gözler pencereye
Albümler sandalyeye
Çok yakın
Terlikler zaten hep ayaklarımda
Hazırım yani hazır sayılırım
Bu evi her an terk etmeye
Neden hep kadınlar ölür ki
Kocalarından evvel
Yoksa orada da mı tozu alınacak raflar
Yıkanacak bulaşıklar
Isıtılacak yataklar mı var
Etli nohut yapmıştır belki
Benim süt kokulu karım
Sahi bekler midir beni
Bilmediğim yerlerin
Yabancı sokaklarında
Eğer öyleyse
Elim boş gitmek olmaz
Bir külah bulmalıyım
Üç top dondurma yaptırmalıyım
Çilek vanilya ve kakao
Eriyecekse beklemekten karımın hediyesi
Zamanı mı olurmuş gitmenin
Toprağa benziyoruz yavaş yavaş
Çok üşüyoruz
Çok sıcak oluyor
Alınganız haddinden fazla
Biriktiriyoruz giderayak takvimleri
Çerçevelerde fotoğrafların
Her yanında parmak izlerimiz
Geçmiş olsunlar çoğaldıkça
Yaklaştığını hissediyor insan
Allah rahmet etsin diyeceklerin
Zamanı mı olurmuş gitmenin
Gücümüz buna yetiyor işte…