Riya, Türk Dil Kurumu güncel sözlüğünde “İkiyüzlülük” şeklinde tanımlanan bir kelime. Pek yetersiz, pek eksik bir tanım. Başka bir yerde “Saygınlık kazanma, çıkar sağlama gibi dünyevî amaçlarla kendisinde üstün özellikler bulunduğuna başkalarını inandıracak tarzda davranma.” şeklinde tanımlanmış bu kelime. Ne eklersen ekle hep yarım, hep tarifsiz bir kelime bu. Amelde ihlası terk etme, Yaradan yerine kulunun hoşnutluğunu elde etme, kula kulluk hatta kölelik etme… Nasıl çirkin bir kelime Allah’ım! İliklerime dek titretiyor beni birgün böyle olma ihtimali. Allah korusun…
“Emeğiniz emanetimiz” yazılı kalem riya kokuyor işte. Ne kadar çalışırsan çalış muhakkak birileri hakkına girme cüretini gösteriyor. Hem de en iyi, en güzel benim diye diye ortalıkta dolanarak… Evet riya… Adaletin olması gerektiğini çılgınca savunduktan sonra hak yemek, bu kelimenin alt tanımlarından biri olabilir. Dil ile ikrar ettiklerimizi kalp ile tasdik etmiyoruz. Bir bozukluk bir hastalık ki bedenin maddi manevi her bir uzvunu sarmış. Yazık… “Yaratılan ilk insanı biliyoruz da yaratılan ilk nesneyi biliyor muyuz kızım?” diye sormuştu bir hocam. Merakla vereceği cevabı beklediğimi görünce “Kalem! Kalem yaratılan ilk nesne. Bu sebeple kutsaldır. Yere düşse yanlışlıkla, öpüp başına koyacaksın. Allah da insana kalemle yazmasını öğretendir.” demişti. Evet, bugün bu ülkede eli kalem tutanların çoğu kalemleriyle birlikte riya kokuyor. Dildeki bozukluk düşünceye, düşüncedeki bozukluk sisteme yansır. Sisteme yani adalete… Bence… Adalet herkese lazım… Unutmayın…