1 kasım’da bir seçim yapıldı milyonlarca insanın seçime gittiği,bir çok insanın zaten bir şey değişmiyor diye gitmediği bir seçim günü idi.Seçimler akp’nin 7 haziran’da kaybettiği iktidarı tekrar alabilmek için tekrardan yapmış olduğu bir yenileme seçimiydi.Halkın kime niçin oy vermiş kısımlarını bir kenara bırakarak bu yazının yazma sebebinin aslında tek bir fotoğraf karesidir.Fotoğrafta A.Davutoğlu’nun ailesi ile birlikte seçim sonrası ailecek birlikte bol neşeli fotoğrafıdır evet gülmeleri,sırıtmaları haklarıdır ama unuttukları bir şey var,şimdi o neşelerini yerine gelmesini sağlayan en büyük sebeplerden bir tanesi bugün çocuklarını,eşlerini,akrabalarını,arkadaşlarını,sevgililerini kaybeden insanların gözyaşlarının,hüzünlerinin,isyanlarının,acılarının üzerine inşa edilmiş olmasıdır.Unutmuş olabilirler şayet vicdan aramıyorum ama hatırlamaları lazım,kuş gibi insan öldürürken bugüne yatırım yaptıklarını hatırlamalıdırlar.Unutacakları varsayılabilir ama unutmasınlar biz hatırlatacağız,bir bedel siyasetinin vermiş olduğu bir ideoloji olarak değil artık sırf onlar gülecek diye halkımız ağlamasın diyedir.
Yazının diğer bir boyutu yandaş medya kanallarında milyonlarca liraya çalışıp onca kötü şey olmamış gibi televizyonlara çıkanlaradır.Çocuklarının geleceği için deyip aslında ceplerinin çıkarları doğrultusunda laf ebeliği yapan sözde sanatçı bozuntularınadır. Üzülmüyorum saflar netleşsin böyle daha iyi oldu,en azından çocukların öldüğü bir türkiye’de sırf biraz daha fazla ceplerini düşünen biyolojik asalakların yerlerini belirtmiş olmasıdır.Bu biyolojik asalaklar bir ideolojik yaklaşımdan daha çok çıkarları doğrultusunda bunları yapmış olmaları normaldir mesele ideolojik olsa şayet işid’e terör örgütü değil sadece yaramaz çocuklar diyen insana propaganda yapmaları akıl karı değil,hele ki çocukları için oy atan bu vatandaşların bunları yapmalarını düşünmek bu insanların aklı dengesinin de bozuk olduğunu gösterir.Bir parantezde bugün bu ülkede yaşanmaz diyen kendine aydın diyenleredir,üzülmüyor değilim bu insanlara sınıfsal kimliklerini,ulusal kimliklerini,yaşlanmışlıklarını bir kenara bırakarak bu ülkede yaşanmaz ben fransa’ya gidiyorum demeleri acizliktir.Peki bu ülkede metal işçisi ahmet ne yapsın veya hakkari’de tecrit altında yaşayan gül teyze ne etsin.Onlar nereye gitsin kime sığınsınlar daha doğrusu sizin yaptığınız gibi nereye kaçsınlar.Bu insanlar kaçmayacak bu insanlar halktan kopuk kendine aydın diyen insanlardan daha cesaretli olduklarını gösterecek şayet gösteriyorlar.İşin garip ve üzücü yani bu insanlar gençliğe bir de Nazım Hikmetlerden,Orhan Kemallerden,Kemal Tahirlerden bahsediyor olması.Bilmeleri gerekir ne Nazım bıraktı memleketi ne diğerleri sizlerden bir şey beklediğimiz yok ama gitmeden Nazımın şu dizelerini okuyun (Memleket toprağındadır kökü,Bedreddin gibi taşır yükü,yatar Bursa kalesinde.Yüreği delinip batmadan,şarkısı tükenip bitmeden,cennetini kaybetmeden,yatar Bursa kalesinde.) belki ilham olur ama kalmaları için ilham olmasın giderken artlarında yeni Nazımlar,osmanlar,ayseller bıraktıklarını bilmesi için.
Yazının diğer bir kısmı ise emekçilerin bu kadar yoğun bir şekilde onları ezen,grevlerini yasaklayan,öldüren,tekme atan,küfür eden bu insanlara güvenmeleridir.Üzülmemek elde değil neden sorusuna ekonomik,kültürel,dini etkenleri koymak hata olmaz lakin bu geçerli bir bahane olamaz.Bu ülkenin emekçi siyasetinin öncülüğünü alan insanların bu yığınlara karşı laf söylemesi hatta hakaret etmeleri geçerli sebepler içermez ve bu yapılmamalıdır.Kitlenin fabrikalarda tek bir sosyalist görmediği sınıf siyasetinin yerine güncel argümanları kullanılması,emekçi sınıflara gidilememesi,gidilse bile grevden greve olan süreçlerde olması emekçilerinde sandıkta yansıttığı bir şey olarak görülmelidir.Dersler çıkarılmalıdır boş ve ezbere söylenen kelimelerden çıkılmalı altını doldurduğumuz işler yapılmalıdır.Bir yandan ülkeyi gericilerin eline bırakmayalım derken,emekçi yığınları da gerici sermayenin eline bırakmayacak işler yapalım.Eğer bırakılırsa soma’da ölen insanları tekrar cellatlarının eline bırakmış oluruz,yapmayalım yoksa kaybederiz.Yapmadığımız onca şeyin ardından laf söylemeye hiç hakkımız yok hak mücadelesi veren bizlerin hakkımız olmayan bir şeyi yapması doğru olmaz.Ne yapılması gerekli şeylerin yazılmasına gerek yok bence tekrar tekrar edilmesi boş bir iş kıvamına gelmiştir.Yapılacaklar bellidir bunun için yapılacak iradeler olmalıdır.Emekçi halkımızı yalan rüzgarlarıyla kandıranlara karşı sorumluluklarımızı bilip yalan rüzgarlarını yüzlerine vuralım.Devrimde tek beklenmeyen şey ne zaman ilk kıvılcımın vereceğidir demiş bolşevik lider.Şimdi bizim kıvılcım olmak gibi bir görevimiz yok, o kıvılcımların koşulunu hazırlayacak insanlar olmamız gerekli.
Görevimizi yapalım ki, onca ağlayan insanlar sayesinde bir avuç gülen yüz olmasın diye.Biz görevimizi yapalım ki, kendine aydınım diyen insanlarla Nazımların arasındaki fark ortaya çıksın diye.Biz görevimizi yapalım ki fabrikadaki işçi sermayeye,üniversitesinde okuyan genç liberallere,milenyum döneklerine muhtaç olmasın diye…