Söylemezde ikinci kışa ramak kalmıştı. Eksi kırk dereceyi gösteren, termometreyi çatlatan soğukların ayak sesi, yakından duyuluyordu.
Sanki ulusal bayrama hazırlanan merasim bölüğünün, eğitim çalışması titizliği, düzen ve disiplin içinde hazırlık devam ediyordu.
Kara kış, gri renkli üniformasını giymiş, ipek fularını takmış, beyaz kemer ve teçhizatıyla; elleri yumruk yapılmış, kollar ı omuz hizasına kadar kırılmadan düzgün uzanan, merasim yürüyüşüyle sanki türbindeki protokolü selamlıyordu.
Yüksek dağ ve tepelerin başına düşen kar, postalların üzerindeki beyaz tozluğu andırıyor, sabahları Aras Nehri vadisine düşen kırağı, günlük hava sıcaklığının nabzını hem tutuyor hem de ölçüyordu.
Akşamları soba yakmadan, evlerde oturma zamanı gelmiş ve geçmişti. Akşam olunca bacalardan gökyüzüne doğru tezek duman ve kokusu alelade yükseliyordu.
Gündüz gözüyle, başınızı hangi yöne çevirseniz; baktığınız istikamette, omzunda koca bir davul, duyduk duymadık demeyiiin, kara kış kapıdaaa diye avaz avaz bağıran, tellal sesi işitiliyordu.
Tellal, hem kış geliyor diye bağırıyor, hem de uzaktan kulağa hoş gelen davul sesini, Erzurum’un folklor ekibine baş bar oynatacak kıvraklıkta, güfteleri seslendiriyordu.
Kar yere bir düşse; Doğu Anadolu Bölgesi, kış uykusuna yatacak! Altı ay boyunca, koca ayak misali ayak tabanını yalayacak.
Doruk, doğaya bakıp, görünen kışın gelişini, bilinçaltına kara kalem resmini çizerken; petrol ofisi köşesinden Aşağı Söylemez köyü Muhtarı göründü.
Üzerinde takım elbise vardı.
Yaklaşınca selam verdi, daireye birlikte yürüdüler. Bina dış kapısından içeri girip, ayaküstü koridorda konuşmaya başladılar.
Doruk!
-Hayrola Muhtar, çok şıksın!
-Vilayetten geliyorum komutanım.
-Ne işin vardı der gibi yüzüne baktı.
-Bizim, Yukarısöylemez köyü ile aramızda ihtilaflı bir arazi var. Yukarısöylemez muhtarı İlçe kaymakamlığına müracaat etmiş. Gayrı Menkule Tecavüzün defi için ilçe Kaymakamlığından karar çıkarttırmış…
Onun için gitmiştim, hallettim.
Nasıl hallettin?
Nasıl hallettiğimi sorma komutanım.
Sizi de unutmadım, sizi de görmeye geldim deyiverdi.
Doruk!
Ne yaptın niye geldin bir daha tekrar et dedi.
Siz i de unutmadım…
Doruk karşısında duran muhtarın çenesine, sağ avucunun içiyle, öyle bir aparkat yapıştırdı ki, muhtar neye uğradığını şaşırdı. Salonda üç dört adım sendeleyerek geri geri gitti, dış kapının yanına düştü.
Doruk nasıl öfkelenmiş, bağırmışsa odasında santral başında oturan PTT Memuru Reis, ikinci kattaki Nüfus Memuru İsmet bey ve İçerideki askerler merakla kapıda bitiverdiler.
Muhtar düştüğü yerden kalktı, başından düşen şapkasını eline aldı, yüzü utançtan kızarmış bir vaziyette, süt dökmüş kedi sesizliğinde karakoldan çıktı ve arkasına bakmadan gitti.
Keyfi kaçmıştı Doruğun…
Makamına girdi, öfkesi sigaradan çıkartıyordu. Bahçede bilinçaltında çizdiği gökyüzüne boğum boğum uzanan tezek dumanı yerine, kendi ağzından ve burnundan tütün dumanı odaya doluyordu.
Kendi kendine söyleniyordu.
Bu n ne cesaret?
Bu nasıl bir cüret, ne küstahlık?
Yaklaşık bir hafta sonra, Muhtar’ın sözünü ettiği, 5917 sayılı yasaya dayanılarak İlçe Kaymakamlığınca verilen, Gayrı Menkule Tecavüzün defi hakkındaki kanuna göre alınan karar, infaz için karakola geldi.
Doruk, kararı alınca, İlçe J. Bölük Komutanı Subaşı’nı aradı! Hafta içinde olup biteni bütün çıplaklığıyla anlattı ve takımdaki asker mevcuduyla, bu kararın infazının zor olacağını, hatta imkânsızlığını ifade etti.
Subaşı, sen İnfaz için hazırlığını yap, gününü tespit et, benden yardım iste, sana takviye kuvvet göndereyim sözü verdi.
Doruk, yardımcısına görev yazdı. Tebligat evraklarını ve infaz gününü tebliğ için görev verdi, devriye çıkarttı. Hafta içinde kış gelip bastırmadan, evrak infaz edilecekti.
Tebligat yapıldıktan sonra mesaj halinde durum İlçe J. Bl. K.lığına yazılı olarak bildirilip, takviye kuvvet talep edildi.
Bir Çarşamba sabahı, saat 10 00 sıralarında gayrimenkul’ün bulunduğu yerde gerekli tedbir alındı. Karara göre tecavüz edilen ve tecavüzün def edileceği, tarlaların yakın çevresinde, gerekli emniyet tedbiri alındı. Kararın infazı için, harekete geçildi.
İnfaz başlarken, Karayazı’dan, Merkez J. Karakol Komutanı, bir timle takviye kuvvet olarak olay yerine intikal etti.
Mütecaviz durumda görünen Aşağı söylemez Köy Muhtarı ve İhtiyar heyetinden kimse tebligata rağmen olay yerine gelmemişti.
Durum tutanakla tespit edilip, infaza başlanıldı. Tarlaya Traktörler girdi, karar gereği yer Yukarı Söylemez köyü Muhtar ve azalarına yerinde teslime geçildi.
İnfazın başlamasından kısa bir süre sonra, Aşağı söylemez köyünden infaz bölgesine, köyde ne kadar kadın, kız, çoluk çocuk varsa toplu halde, infaz mahalline doğru öfke içinde yürüyüşe geçmişti.
Kalabalık, olay yerine yaklaşınca, Köyün erkeklerinin de, bir traktör dolusu ana yoldan yukarı söylemez köyüne doğru geldiği görüldü.
İşin garibi, Jandarmanın tedbir aldığı olay mahalli, uzaktan görünmeyecek bir şekilde kuşatılmıştı. Kalabalık Olay yerine yaklaşınca, yüksek tepelere yerleştirdikleri köylüler, bilinçli olarak ayağa kalkıp kendilerini göstermeleriyle fark edildi.
Doruk, sağlıklı bir karar vermeliydi. Silahlı adamlar uzakta, onlara ulaşma şansı yok. Lakin kadınlar çocuklar, onlarla jandarmayı karşı karşıya getirmek doğru olmazdı. Hatta mevcut kuvveti itibariyle de mümkün değildi. Çevre emniyeti için görevlendirdiği askeri olduğu yerde mevzilendirdi. Tarlayı sürmek için gelen Traktörleri, durdurdu. Kadın kız ve çocukların geldiği yöne doğru tek başına yürüdü.
Kadınlar şaşırmıştı!
Belki de böyle bir tavır beklemiyorlardı.
Korkup kaçacak diye mi düşünmüşlerdi?
Bu sorunun cevabı hiç alınmadı.
Doruk, gitti ne yapmak istiyorsunuz, devlete karşı ayaklandığınızın farkında mısınız?
Hani Erkekleriniz nerede?
Siz gidin, onlar gelsin!
Ben Şimdi infazı erteliyorum.
Lakin hepiniz hakkında jandarmaya mukavemetten, görevini engellemekten işlem yapacak sizi mahkemelerde süründüreceğim diye çıkıştı.
Kadınlar birbirine baktı, sessizce geri döndüler ve dağılıp gittiler. Karayazı’dan Takviye için gelen arkadaş, olay yerinde yoktu.
Hadise sakinleşip, ortalık yatışınca ortaya çıktı.
Doruk neredeydin bir ara kayboldun deyince, Bölük komutanına telefon etmeye gittim, komutanı olayı haber verdim. Birazdan Ütgm Subaşı burada olacak dedi.
Doruk benim hiç aklıma gelmemişti, köy halkı jandarmanın üstüne taş ve sopayla yürürken ortalıktan kaybolmak diye imalı bir çift söz söyledi ve olay yerinde, olup bitenleri detaylı bir tutanakla tespit edip, olay yerinin krokisini de çizerek İnfazın yapılamamasının belgelendirdi.
Sonra Mevzilerdeki askerleri topladı, Askerler toplanırken J. Ütgm. Subaşı’da çıka geldi. Birlikte durum değerlendirilmesi ve kritiği yapıldı.
Kararın İnfazı, Erzurum İl Jandarma Alay Komutanlığı emrindeki J. Komando Bl. K.lığından takviye alınarak, yapılması konusunda fikir birliğine varıldı.
Bürokratik işlemler, devam ederken kar yere düştü ve kar yağınca, gayrı menkule tecavüzün defi hakkındaki, kararının infazı istemeden kış sonuna kaldı.
…/…