Beklentileri karşılayamamak ya da beklenileni verememek veyahut beklenildiği gibi çıkmaması yanına hangi tamlananı getirirseniz getirin beklenilen hep acı bir sözcük olmuştur benim için.
Bir meslek seçersiniz, bir eş, bir sevgili, bir yol, bir okul, bir şehir, bir içecek, bir tatlı, bir gülümseme, bir adam, bir kadın, bir dost, bir otel odası, bir ev, bir kalp, bir bir, bir iki seçersiniz seçtiğiniz şey neyse size beklediğiniz –beklenilen- tatmini vermezse işte o zaman anlarsınız seçtiğinizin doğru olmadığını. Ve doğru olmayan seçiminizin de gerçek seçiminiz olmadığını. Anlarsınız ki elinizle yaptığınız seçim dokunmamıştır kalbinize. Anlarsınız uzaktan baktığınız o seçim daha yakından uzaktaki gibi değil. Anlarsınız aslında yaptığınızı sandığınız seçim istediğiniz değil, olduğunu sandığınız kişi de siz değilsiniz. Ve anlarsınız da yaptığınız seçim size aslında zarar veriyordur zarar veren bir seçime devam etmenin de bir manasal değeri kalmamıştır, değişiklik gerekir. Sizde değiştirirsiniz. Ya elinizde olmayan seçimler onlar ne olacak?
Doğumunuz, cinsiyetiniz, aileniz onlarda sizin seçimleriniz mi? Oysa diğer seçimlerinizin altında yatan temel dinamikler bu yapıtaşları değil mi? Çaresizce tutsağı olduğunuz seçimler değil mi bunlar? Nereye giderseniz gidin, hangi deliğe saklanırsanız saklanın sizi orada bulacak olan, peşinizden ayrılmayan her fırlattığınız da size geri dönen bumeranglar değiller mi? Bu seçimleri yalnızca bitirecek ve katiyen size ulaşmasına engel olabilecek yegâne şey de ölüm –varlığı sonlandırma işlemi- değil mi sevgili dostlarım sorarım sizlere.
Hayatımız bir seçimler zincirinden oluşur. Her seçim kendisinden sonraki zinciri başlatır her seçim kendinden önceki halkayı kapatır. Bazen farklı zincirler birleşir çoğalır. Bazen de yarım kalmayı seçer insanlar o da küçük bir daire oluşturur yaşam suyunda sadece. Bütün bu yaşam koreografisini –dansını, başlatan durum doğumumuzdur. Evet, bu seçimi de bu yaşamın içinde olmak seçimini de sizler yapmadınız biliyorum. Ama tüm bu dansı başlatan olmasanız da sonlandıracak olan siz olabilirsiniz. Adına intihar denilen durum (Olay değil) yaşama ve içindeki tüm o inovasyona son verebilir. Tüm hatalı seçimler son bulabilir. Kim bilir yapılacak tek doğru seçimin (emin olarak sonucundan) de bu seçimdir. Yaşamına ve inovasyonuna son vermektir. Sterilize olmuş hayatımızdan, korunaklı duvarlarımızdan ve fanus içinden hiç çıkmamış bedenlerimizden özgür bir ruha teslim etmek, bilinmezliğe bilerek adım atmaktır. Dayanılması güç deneyimlerden huzura kavuşmaktır. Bu kararı sen zaten doğduğunda verdin. Her başlangıç bir bitişi de gösterir aynı zamanda. Her bitişte yeni bir başlangıcı hak eder. Her hak edişin altında da bir emek yatar. Emek göstererek yaşama karşı, bitişe yeni bir başlangıç yaptın ve hak ettin ölmeyi. Artık kararının son demlerini yaşıyorsun. Seçiminin sızıntıları kurumak üzere.
Evet evet düzelebilir. Sana bu seçimi yaptıran her şey düzeltilebilir bunu yapma fırsatın yaşadığın sürece eline geçebilir ve geçecektir de. Ama ya rejenerasyon istemiyorsan? Düzeltme umurunda değilse o zaman ne olacak? Denediysen bunu düzeltmeyi, yeterince denediysen ve denek olmak istemiyorsan tekrar? İşte bu olay intihar durumunu tetikler, ilk kez bir olay bir durumu tetikler. Yaşam durumun negative olur. Tıp teriminde ex, din de günahkar, felsefe de yok, uzay- zamanda bir kayma durumu olursun.
Git çıkar üzerinden korkaklık kostümlerini bırak terziye çıplak çık yaşamın karşısına aynı doğarkenki gibi. Vedalaş onunla seni ilk kez gördüğü gibi görsün son kez de. Bunu yapabilirsen senden ilk beklenileni başarmış olacaksın bu sefil yaşamında.