“Bir an yalnızca bir an tüm anlara yayılan bir an değiştirir herşeyi. ”
Kulağımda müzikle, güneşin muhteşem batışını,harika kızıllığın batışını seyrediyorum. Yolum uzun değil ama öyle kısa da denemez gidiyorum işte. Teoman isyan ediyor kulağımda öfkesini haykiriyor bende eşlik ediyorum ona ! Düşünüyorum o sırada neden böyle oldum diye. Hep yolunda gitmedi zaten hayat -ki hep yolunda giderse hayat olmaz. Hani hayat olur da çok bayat olur be !
Kırılma noktasindasin kızım dedim! İnsan bazen hiç birşey olmadan da kırılma noktasına ulaşır ne olmuş yani ? Hiç bu kadar uzun uzun susmamistin hiç bu kadar tepkisiz kalmamıştın ne oldu da böyle oldun diye konuşuyorum kendimle.
Tam o sırada sonu mutlak felaket olacak bir kaza atlattik. “Tek bir an ” tüm anlara yayılan ” nefes aldım ve devam ettim konuşmaya işte bu kadar burasi, bu Dünya bu kadar. Eğer o an ölseydim ,tüm cümlelerim yarım kalacaktı baslayamadığım ne çok hayalim bitecekti… Ah hayallerim ya onlar onlar kimin hayali olacaktı.- Düşüncelerim tam da olması gerektiği gibi cook uzun bir aradan sonra dans etmeye başlamıştı! Sonra geçmişten birinin sözleri çınlamaya başladı kulaklarımda en dibi görmeden en yükseğe sıçrayamazsin “-çok yüksekleri istemiyorum ruhumu kaybettiğim yere dönsem yeter-”
Ve ben bugün batan güneşin kızıllığını , en güzel parçaları ve papatya kokulu hayallerimi aldım, bıraktım şimdi beni yoran herşeyi dinlenmeye ve dinlendirmeye gidiyorum. Kızılın en güzel tonu ile papatyaların en güzel kokuları ile gidiyorum.
Ölmeden yapmam gereken çok şey var. Ölmeden yapmamız gereken çok şey var. Yarın çok geç! Şuan koyulmalı yaşamaya ve sevmeye!
Hem ne demiş Murathan Mungan;
“Bir andır o;
ama bütün zamanlara siner…”