Otobüste başımı cama yaslamışım sıkıcı İstanbul trafiğinde hayallere dalmışken gözüm çarptı birden koskoca reklam. Yeni Türkiye…Valla onu bunu bilmem arkadaş ben eski kafalıyım. Nerde o eski İstanbul geri verebilir misiniz bize hee. Akşamları eve geldiğimde biraz kafa dağıtayım diyorum geçiyorum aptal kutusunun karşısına. Yüzlerce kanal, binlerce asalak, boktan gündem, saçma sapan diziler ve ekranın karşısında milyonlarca aptal…
Üzülüyorum İstanbul’un bakire zamanlarını göremediğim için. Büyüklerim anlatınca hüzünleniyorum. Annemlerin bidonlarda su taşıdığı Küplüce, insanların hafta sonları piknik yaptığı sahiller şimdi cafelerle dolmuş. Parayı veren düdüğü çalar. Çok şükür bir balık tutma keyfi var insanların ona karışan yok. Tiyatrolarda eski tat yok diyorlar, sonuna kadar katılıyorum. Zeki ile Metin’in Deve Kuşu Kaberesi nerdeee, şimdikiler nerede. Kimse yokluktan bahsetmesin. Devlet destek olmuyor falan. Bölüm başına milyarları kaldıran oyuncular sanat halk içindir para için değil. Nejat Uygur sanatını icra ederken ne yokluklar çekti, sanatı için eğilip bükülmedi, kaç tane çocuğunu okuttu adam etti. Siyasilerin sofrasında soytarı olmadı. Eskiden gülerken düşünürmüş insanlar, aslında ağlanacak hallerine gülerlermiş. Zengini fakiri farketmiyor İstanbul herkesin İstanbul’uymuş.
Tribünler daha gruplara bölünmemiş o zamanlar. Babalar omuzlarına çocuklarını alıp gönül rahatlığı ile maç izleyebiliyormuş. Rakip takımın taraftarı ile aynı otobüse binip yan yana oturanlar, şimdi aynı semtte yaşayamaz olmuş. Futbolu kapitalizme şehit vermemişler o zaman. Para için değil, forma için koşarlarmış topun peşinden.
Üniversiteler karışıkmış biraz. Sağı solu belli olmuyormuş ama yine de bir başka güzelmiş. İnandıklarını savunanlar meydanları boş bırakmaz, bir eli kitapta bir eli silahta sloganlar dillerde eksik olmazmış. Yeşilçam şimdiki gibi bir efsane değil, hayatın ta kendisiymiş. Aynı kadro ile çekilen yüzlerce film. Kadro aynı, konular farklı verilecek mesaj çok. Hep garibandı İlyas Salman, Şener Şen kimi zaman namuslu kimi zaman namussuz. Kemal Sunal hiç değişmedi her zaman saf ve güler yüzlü. Adile teyzenin şefkati ile büyüyen kuzucukları bugün ükenin vicdanı oldu.
Eskiden büyüklere yaptıkları iş için saygı duyarlardı. Öğretmenler koca bir çınar gibiydi gölgesinde huzur, dallarında ilim irfan bulurduk. Mahallenin muhtarı gözünden anlardı derdini hızır gibi yetişirdi imdadına. Köşe başındaki bakkal amca hazırlardı çocukların beslenme çantasını. Şimdi ne köşebaşında doğru düzgün bakkal kaldı ne de avanta yemeyen muhtar. Çınar gibi duran öğretmenlerin dalını bucağını kırdılar. Bırakın öğrencilere bir şey versin kendi evini geçindiremez oldu.
Yahu cami cemaati bile eski günlerini arar oldu. Minareden selası okunan rahmetlinin cenazesine koşarak gidilirdi, son görevimizi layıkıyla yapalım diye. Şimdi yan apartmandan çıkan cenazeden haberimiz yok. Bilmiyorum ki gidişat nereye varır. O yüzden ben yenisini almayayım, eskinin hatıraları ile yaşamak bana yeter…