Takvimler Mart ayının 8.gününü gösterdiğine göre istedim ki düşünelim tekrar ‘kadın olmak’ üzerine, kalemler ‘kadın olma’ya bir gün veren popüler kültüre, bellekler gelmiş geçmiş farklı kadın figürlerine odaklanmışken bugün tüm dünyada.. Sever oldu insanoğlu herşeye bir gün vermeyi..Sevgililere,annelere,babalara, meslek gruplarına..Oysa biz hatırlamazken nice önemli şeyi, kadınlar gününü anımsamamak olmaz yeri bambaşkayken ‘kadın’ın tüm dünyada..Önemsenen kadınlar mıdır yoksa diğer günler gibi bir ‘gün’ furyasına kapılmışlık hali midir bilmiyorum.Bugün ‘biz’im günümüzken bilmezden gelme hakkımı kullanıyorum belki de.
Yeri bambaşka derken ‘kadın’ın sahiciydim;öyle iğnelemelerden uzak,tam olarak gerçek anlamıyla kullanıldığına canı gönülden inanabilirsiniz ‘bambaşka’nın.. Yeri bambaşka kadının, toplumun en küçük birimi aileden tutun,toplumda her alanda.İş hayatında,okulda,trafikte, sokakta..Hatta daha geniş bir pencereden bakarsak politikada, hukukta, etik alanda, bir çok bilim dalında hatta insanoğlunu tam on ikiden vuran,bundan önce saydığım herşeyi (kabul etmek istemesek de) can evinden etkileyen ‘din’ olgusunda..
Nasıl ‘gün’ veriyoruz şimdi herşeye, aslında kurallar koymak, elle bile dokunamadığımız nice şeye çelikten zırhlar örmek, kesin çizgiler çekmek hudut konamaz alanlara ve kalıplara sığdırmaya çalışmak üzerine düşünülmeye üşenilen her şeyi ruhunda var insanoğlunun. Biri katmış olsa gerek hamurumuza bu zehri,üflemiş ruhlarımıza lanet misali..
Şimdi ne kadar düşünürsek düşünelim ne kadar geriye gidersek gidelim rüzgarı esiyor bir yerlerden lanetin,buluyor bizi.Hangi kapıyı kapatırsak kapatalım nafile kurtulamıyoruz ceryanında kalıp ‘tutulma’sından bir yerlerimizin.
Nasıl bilemiyorsak kim sürmüş unu eline kadının erkekten önce,öyle bulamadık ‘kadınlık’ı kim koymuş her tartışmanın merkezine..Kim tanımlıyor ‘kadın’olmanın zorluklarını,kim demiş ‘kadın ağlar erkek susar’ diye..Kadın’ın bekareti neden orta yerinde ‘aile’nin,aşiretin,siyasetin,hukukun,dinin,şiddetin? Kadın öncelikle varoluşuyla,bilgisiyle,sevgisiyle,aşkıyla; evlatken,anneyken,sevgiliyken,hayat arkadaşıyken,dostken,sırdaşken,emekçiyken,çalışanken,sanatçıyken dünyaya, kim koymuş ikinci sıraya? Kim takas etti ilk kız çocuğunu bir binek hayvana? Kim akıttı ilk göz yaşını bir annenin? Neden karıştırır dururuz ayıpla mahremi? Görmedik mi hiç, bir annenin göğsünden akan bembeyaz hayatı,peki neden kızartır olduk yüzlerimizi ‘kadın’ vücudu dendiğinde? Siz inanıyorsanız aşka inanıyorsanız sanata inanıyorsanız doğaya neden büyük harflerle yazdınız ‘kadın’bekaretini. Neden sünnet ettiniz onca kadını Afrika’da? Niçin takıldık ‘kadın’ın saçına gözüne kaşına,eteğinin boyuna, gücünün şiddetine,daha yeteneksiz olduğuna park ederken arabasını..Ve neden düşünmedik ne kadar acı çeken varsa dünyada erkek olduğu kadar ‘kadın’ın da olduğunu..
Sadece ‘kadın’dan bahsediyoruz bugün diye..Odak noktamız ‘kadın’ oluvermiş ya saat 12’yi geçtikten sonra(!) Yoksa ne o bildiğiniz katı feministlerdenim ben ne de her sözü ‘kadın’ın gücü vurgusu ile bitirmek isteyenlerden.Siz de her ne şekilde tanımlıyorsanız benliğinizi ,’insan’ olarak sadece, okurum olmanızı istedim bu ‘kadın’ların gününde. Şimdi ‘kutlu’olsun mu demeliyim ‘gün’ümüz yoksa ‘kutlu olmalıydı’mı.Bilemedim…