Yine aynı saatte çıktım yola
aynı köşeyi döndüğümde yaktığım ilk sigara
mahallemden çıkarken selam verdiğim aynı amca
fırının önünde oturmuş kulakları ezanda
ezilmekte izmaritim arnavut kaldırımında
kafam hayli karışık bugünlerde ne yaptığımı bilmiyorum
öylece yürüyorum sokaklarda baktım mahallene giriyorum
hayırdır n’oluyor?
aklım sende kaldığından
ayaklarım sana doğru geliyor inan ki farkına varmıyorum
çıkınca mahallenden büyük çınarın altından geçtim
bir an nefesim kesildi seni ilk gördüğüm yerdi
elinde Turgut Uyar kitabın parfümün ciğerlerime işlemişti
arkama dönüp baktığımda saçların rüzgarla ahenkteydi.
ertesi gün gittim aldım bir Turgut Uyar kitabı
aynı saatte geçtim oradan ve dökülen çınar yaprakları
seni gördüklerinde yaşıyorlar sanki bahar havası
aynı duygu bende de olmuştu yaşamıştım bahar havası
günlerce devam etti aynı senaryoyu uyguladım
dedim ki: yeter bu kadar artık konuşmalıyım
geçtiğin saatten beş dakika önce geldim oturdum kaldırıma
sonra sen döndün köşeyi elinde Cemal Süreya kitabıyla
of! nasıl konu açmalıydım?
sen yaklaştıkça ben konuşmayı hatırlayamadım
sonra kalktım bir anda dedim ki: sen hangi şairin şiirisin?
söylediğim an utandım bir o kadar kızardım
öyle bir tebessüm ettin ki cenneti gülüşlerinde gördüm
ah dedim o dudaklarda geçsin ömrüm
sonra dedin ki: Cemal Süreya sever misin?
Hayatımda hiç okumamıştım ama o anda sevdim
saniseler saniyelere
saniyeler dakikalara
dakikalar saaatlere
saatler günlere
ben sana dönüşürdüm
ne güzel mutluyduk ya da gibiydik
ayrılığın öğleninde yine aynı bankta dizdizeydik
çantandan bir kitap çıkardın ve ben gidince oku dedin
sen gittin kitabın orta sayfasında bir ayraç
ayracın sol tarafında ki şiir sarı kalemle çizilmiş
of cennet gülüşlü yarim Ayrılık Nikahını kıymış gitmiş
mevsimler dört tane ben yaşadım iki tane
varlığınla ilkbahar yokluğunda sonbahar yine
RıdvanA.
storytelling deneme I