Öncelikle herkese merhaba…
Yine ben Buğra, direkt başlayalım. Bazen yaşadığımız gezegende yani Dünya’da her şey istediğimiz gibi gitmeye bilir ama bu bizi güçsüz kılmaz. Benim düşüncem farklı şeyler isteyip, farklı düşünceler içinde olmamız diğer basit ve düzene ayak uydurmak için yaşayan gerçek ölülerden farklı olduğumuzu gösterir bize ve bazen böyle olduğumuz için yalnız kalırız, dışlanırız, fazlası ile üzülürüz. Şu an hiç içimden yazı yazmak gelmese de biraz olsa da rahatlatıyor bu alışkanlığı yapmak. Sık sık yazmam hatta hiç yazmam ama bazen de böyle yazasım gelir işte…
Evren’den çok şey mi istiyoruz? Bence hayır tek isteğimiz belirli bir görüş ve önceden belirlenmiş kuralların olmadığı bir Dünya ama bunun için bir şey yapamayız çünkü; çoktan önceden kuralları koyulmuş ve bizi yaşamaya mahkum ettikleri bir Dünya’ya gelmişiz. Bunun için öncelikle kendime ve sonra da size acıyorum. Benim en sevdiğim ölüler bunun sebebi ise tartışmasız şudur; fazla cesareti olup bu hayatı yaşamak istemeyenler intihar edip kendilerini sonsuz uykuya yatırır. Bizim dinimizde (Müslümanlık) bu her ne kadar günah denilen bir kavram olsa da yapanlar var ve bu insanları gerçek anlamda taktir ediyorum… Cesareti olamayan insanlar ise bu boktan hayatta, hayatta kalmaya çalışırlar ve normal olaraktan kölelerden farklı düşüp yaşarlar(düzene ayak uydurup, önceden belirlenmiş kurallara ayak uyduranlar.) . Evet bizde ayak uyduruyoruz çünkü hayatta kalmak istiyoruz sırf bir elin parmak sayılarını geçmeyen insanlar için. Eminim ki onlar olmasa şu an bende ebedi uykumda olurdum diye düşünüyorum. Çünkü ben böyle bir yerde yaşamak istemiyorum özelliklede Türkiye Cumhuriyet’i gibi sözde laik, insanların hür, düşüncelerin özgür, medyanın dokunulmaz olduğu bir ülke de…
Biliriz ki bu işler böyle yürümüyor herkesin hayatına karışan ve düşüncelerimizi ve fikirlerimi engelleyen dış güçler var bu dış güçleri istemesek de onlar bizim hayatımızın bir köşesinde ve her zaman bir yerlerde olacak bazen uzak bazen yakın…
Yeni tanıştığımız bir insan bizi ne kadar etkileyebilir? Bence bu yıllardır hayatımızda olan ve hiçbir halta yaramayan insanlardan daha çok etkiler bunun nedenini kendi içimde şöyle açıkladım; yeni bir beyin, beyin her şeyden önemlidir bence, yeni bir vücut kafanızda kurduğunuz profili yansıtan bir vücut ve işte o insan sizi her şeyden çok etkiler. Siz her ne kadar bunun farkında olmasınız da inkar da etseniz o sizi en derinden etkiler ve baş yapıtınız olur. Ben yine şu sözleri duyar gibiyim “bu yine ne saçmalıyor” artık sizin ne dediğiniz beni gram ilgilendirmiyor…
Bazen insanları fazla umursarız. Düşüncemiz tabii ki de şudur “yardımcı olmalıyım” hayır! Kesinlikle olmamalıyız çünkü insanlar fazlası ile nankördür her zaman bir çıkar ilişkisi içindedir örnek olarak:
Bir insan vardır ve siz ona en saf duygularınız beslersiniz en saf ilginizi kendinizi verirsiniz bu onları görmeyip aklına farklı gayeler düşünerek sizin o saf hareketlerinizi görmezden gelip hep bir ön yargı ile yaklaşır en saçma şeyde budur bence.
Evet yeniden baş yapıtımıza dönelim. Bu baş yapıtımızı ne kadar tanıdığımız ya da ne kadardır hayatımızda olduğunun bir önemi yoktur. Çünkü yıllardır arayışta olduğumuz ve bunun yüzünden kafayı yiyecek dereceye geldiğimizi bilmeyiz hep, bunu inkar ederiz hep başka sebepler ile bastırırız. Baş yapıtımız bir anda da hayatımıza dahil olabilir, bizden yaşça küçükte olabilir, büyükte olabilir bunun pek bir önemi olmaz bizim için ama onun için işler çok farklıdır. Her zaman geçiştiriliriz, önemsenmeyiz ve göz ardı ediliriz bu da normal olaraktan bizi kırar ver üzer. Üzülen bir bünye kafasında ki farklı düşünceler ile bir çok şey yapabilir bu onun için kötü de olsa bu onların hepsini iyi olarak görür. Çünkü dünyası başına yıkılmıştır. Düşünsenize bir insan tarafından sürekli bu saydıklarıma maruz kalıyorsunuz hayal etmesi bile çok kötü. Ben baş yapıtımla tanıştığımı düşünüyorum her ne kadar saçma olsa da ama yapacak pek bir şey olmaz, yapamazsın. Görünmez bir süper kahraman gibi olursun. Sürekli var olursun ama görünmezsin elden ne gelir ki. Herkesin kafasında ki baş yapıt farklıdır hiç kimse gerçekten kendi istediği kişi ile olamaz. Mecburiyetten doğan saçma ilişkiler içine girerler. Bazı insanlar vardır çabuk sever, çabuk kabullenir, çabuk umutlanır. Aslında insanları yıkan asıl sebep umutlarıdır. İnsanların içinde biraz bile umut olmasa evet Dünya yaşanmaz bir hal alır ama şu an ne kadar yaşanır ki? Tartışmaya açık bir soru olabilir…
Kimileri vardır ki sizin için fazlası ile asil, fazlası ile çekicidir ama sizin elinizden bir şey gelmez çünkü korkaksınız. Elinizdekinin gitmesinden korkarsınız. Bazen hayat risk alınmayacak kadar iyidir ama neden risk alıp daha iyisini yapamayasınız ki. Sadece doğru zamanı beklemeliyiz… Benim üzerimden gidecek olursak ben hiç doğru zamanı bekleyenlerden değilimdir. İsteklerimin bir an önce gerçekleşmesini ya da yok olmasını isterim ama bazen de korkarım dediğim gibi çok güzeldir fazlasını istersin ama doğru zamanı kaçırırsın ve sonra sen de kaçarsın herkes gibi sende dersin ki “artık neden uğraşıyorum? Neden hep ben uğraşıyorum?” Bence hayat piçtir size çok güzel şeyler sunduğunu iddia eder ama aslında size sunduğu şey şudur; bunu mastürbasyon gibi düşünebiliriz yaparken tatmin olursunuz ama yaptıktan sonra da birazcık da olsa bir pişmanlık, gurur kırıklığı. Hayat her zaman bize güzel şeyler sunar ama biz bunları ne kadar görüp, değerlendiririz ki ? Bazen hiç görmeyiz, bazen de gördüğümüzü sanıp küçük bir heves ile mutlu olmayı bekleriz ama bizi bu işin sonunda yine hüzün bekler…
Çoğu insan güzel, sıcak, mutluluk hormonu sağlayan güneşli havaları sever bu tür insanlar hayatları boyunca mutlu olmak isterler en azından benim görüşüm bu yönde ama bazıları da vardır ki hiç tereddütsüz o haşmetli bulutlardan yağmurun damlayıp delicesine yağmurlu, gri havaları sever bu insanlar ise ciddi anlamda bazı noktalarda problemler yaşamış, toplumu sevmeyen, mutluluk kavramları çok farklıdır çünkü bu havaları seven ve mutluluk kavramı farklı olan insanlar diğerlerinin saçma düşüncelerini önemsemeyip sadece onlara acımayı seçerler bu yüzden içlerine kapanık, kalabalığı sevmeyip, yalnız kalmayı severler. Çok az arkadaşları vardır ama onlar için kişi sayısı önemli değildir, önemli olan nokta da hiç kuşkusuz şudur ki; kendi için yaşayıp başkalarını eleştirmeyip kendini ne kadar geliştirdiğidir. Yine nerelerden nerelere öyle değil mi ? İşte hayatta böyle zaten sizi bir yerden alır çok farklı bir yere götürür. Bu süreçte yanınızda bir sürü gereksiz kişi, gereksiz fikirler, etrafınızda kol gezer siz de göz yumup bu işkencenin bitmesini beklersiniz ta ki hayatınıza giren bir insanın sizi o saçma dünyadan çekip kendi dünyası da denilemez ama buna yeni bir yere getirene kadar. Gördüğünüz insanlar aynıdır, fikirler hep aynıdır ama siz onunlayken onca şeyi rahat bir şekilde görmezden gelip keyifli bir zamanlar geçirebilirsiniz. Bir kucak dolusu sarılma, yanağınıza kondurulan küçük bir öpücük, ellerinize değen küçük eller, bacaklarınıza temas eden bacaklar, boynunuza gelen soluklar ve o asil bakışlar, ne yaptığınızın bir önemi kalmıyor onunlayken. Size en iyi gelen şey oluveriyor bir anda bu kısa süreli bir şey de olabilir uzun süreli bir şeyde olabilir bu tamamen sizin elinizde. Ben bunu nasıl tutacağımı bilmediğim için genellikle bende olmuyor olduğu zamanda çok uzun sürmüyor yani ne yapacağımı bilmiyorum. Nasıl elimde tutacağım ? Nasıl besleyeceğim ? Nasıl ona bana hissettirdiği gibi özel hissettireceğim ? Yani bana kılavuz olsun ki ben de aynı şeyleri onun için yapayım ciddi bir problem!
Bazen üstüne düşüp çok sıkabiliyorum, bazen de çok sıkacağımdan korkup kendimi çekebiliyorum. Her zaman onla olayım istiyorum ama olamıyorum. Bu benim daha da uğraşmama neden oluyor herhalde sürekli birlikte olunmaz ama en azından biraz bir şeyler bekliyor insan… Bazen size en iyi gelen şeyler hep en uzağınızda olur, yakınızda olduğu zamanda iki taraf içinde istediklerini çok nadir olur bu durum aslında insanları çıkmaza sürükleyen şeyler arasında en önemlisidir. İnsanlar yıllardır hayatlarında olan insanlar daha çok önemliymiş gibi sanırlar ama asıl önemli olan insanların sana nasıl hissettirdiğidir. Yeni tanıştığın insan bile sana çok farklı hissettire bilir bunu demiştim ama bazen fedakarlık yapıp kendimizden taviz vermemiz gerekir bu ne kadar kötü ya da ne kadar iyi olsa da fark etmez çünkü insanların göremediği çok şey oluyor ve taviz vermek o körleştiğimiz noktalara bir fener gibi gelip her şeyin anlam bulmasına ve çözümlenmesine neden oluyor. İlerde olmasını istediğiniz şeylerin fırsatı erken geldiyse şu an olmaz deyip ertelemeyin bırakın olsun eminim ki böyle olunca daha çok mutlu olacaksınız. Dediğim gibi artık korkuyorum ve bir çok şeyi yapmaktan, bir çok şeyi itiraf etmekten çekiniyorum, diğer insanları umursamaya başladım yine…Bazen diyorum ki keşke okul hayatıma son verip yaşamak istediğim hayatın peşinden gitseydim ama bazen de diyorum ki okula devam etmişim güzel insanlar hayatıma giriyor ve bu insanlar herkesten farklı olmaya başladı. Olduğunca saf ve beni kendine bağlayan. Bağlanmak benim için en kötü şey çünkü ben bağlandığımda bırakmam çok zaman alıyor ve bu süreç hiç kolay olmuyor ciddi bir anlamda bir tane daha problem!!!
Hayatım resmen problemlerle dolu cidden komik bir durum. Dışardan gayet mutlu, hayatı dolu dolu yaşayan, yani insanların tabiri ile “Fuckboy” olan, her ortamda mutlaka olan, çevresi geniş birisi gibi görünsem de içimde işler çok farklı… Evet sürekli göz önündeyim ama sanki bunu sanki hep zorla yapmış gibi her zaman birileri ile çünkü yalnız kalmaktan korkuyorum. Yalnız kaldığım zaman kendimle oluyorum ve ne zaman kendimle olsa kötü şeyler oluyor bunların önüne geçemiyorum ve sürekli bir arayış içine giriyorum bu olsun istemiyorum ve baş yapıtım benim farkımda değil galiba ama farkımda da olabilir belki de doğru zamanı bekliyordur umarım bu sefer de bok etmem…
İnsan kendi ile kaldığı zaman saçmalamaya çok yatkındır ve kötü şeyler yapmak için düşünmez. Sonucu ne olursa olsun yine de yapar ver umursamaz ta ki bir yere kadar sonra nelerin olduğunu fark eder ve yine düşünmeye başlar. Bu bizi daha da kötü yapar. Düşündükçe derinlere ineriz, geçmiş şeyleri su yüzüne çıkarırız. Bu geçmiş şeyleri yaşadığımız zamanlar bizim için zordur evet ama bazen düşünürüz ve yaşarız önemli olmayan tek böyle yaşamamızdır…
Daha söylenecek çok şey var durmam gerektiğini düşünüyorum ve size söyle bir soru yöneltmek istiyorum…
Bir gün gelir ve her şeyi bok edersem “How you remember me?”
- Kendinize popüler davranmayı unutmayın!
-Buğra Ziya Erdem