Oturmuşum gece yarısının doğuşunu izliyorum, gece yarısı doğar mı hiç ? Doğuyor işte seni böyle özleyince, gece yarısı doğdukça sen beliriyorsun dalıp gittiğim onca siyahlık arasındaki maviliklerde. Gerçi seni görmek için gece yarısını beklememe de gerek yok zira sana uyuduğumu ve sana uyandığımı söylemiştim evveller önce. Neden böyle yapıyorum bilmiyorum ama sana susuyorum, kana kana sarılsam da dinmez susuzluğum biliyorum, neden böyle oluyor bilmiyorum ama sana acıkıyorum sana gün sayıyorum. Sana özlüyorum geçen yine, bir taş oturdu yüreğime, ne zaman özlemek kelimesi geçse böyle oluyor zaten. Kulaklarım kızarıyor, dilim dolanıyor, ayaklarım titrerken yanaklarımda kızarıyor, özlemek mi bu şimdi diyorum tek bir cevap bile alamıyorum oysa deliler gibi özlediğimi en güzel kendime itiraf ediyorum. Bak ben böyle dalmışken sohbete doğdu gece, saat 00.02 az daha önce bakaymışım saate beni görüyor olacakmışsın rüyanda, biraz geciktim sanırım ama ziyanı yok bilirim ben sana uyurken sen çoktan bana uyumuş oluyorsun, hep böyle kal sevdiğim böyle adam gibi adam…