Rüzgâr kuruyan dudaklarıma acımadı
Denizin tuzunu da kattı eserken,
Akşam suya karıştı alaca renklerde
Hüzün koluma girdi gün biterken…
Sığındığım, sevdiğim segâh terk etti
Tıpkı senin gibi gül zarda bırakıp gitti…
Ufka koşan bulutların peşine takılsam
Çığlıklar atan bir martıyla yarışsam
Şişenin dibini merak etsem, bitirsem
Ne bileyim, sensizliği bir şekilde unutabilsem…
Karanlık çökerken katran siyahlığında
Bu vakitler, acımaz hasret senfonisine
Gül tutulması sarar serseri ruhumu
Sığınırım tunda açan goncaların gölgesine…
Efkâr başıboş bir sokağı arşınlarken
Bardak seni içer tortulu bir şarapta
Yokluğun kör kandilli odalarda gezinir
Zaman durur kendince, adın kalır dudakta…
Ferhat AĞAOĞLU