Çağımızda güvenmekle ilgili ciddi sorunlar yaşıyoruz. “Bu dünyada hiçkimseye güvenme”, hatta “Babana bile güvenmeyeceksin” gibi cümleler duya duya içimize işlemiş durumda. Etrafımıza güven azaldıkca karşımızdakine tahammülümüz de azalıyor. Yalnızlaşıyoruz. Başkasından gördüğümüz en ufak yanlış bizi güvenmememiz gerektiğine daha çok inandırıyor.
Kimseye güvenme diye birşey yok. Aksine, herkese güvenebilirsin. Kiminin iyiliğine, kiminin kötülüğüne. Ama nereye kadar, asıl soru bu. Kime nekadar güvenebileceğin belirlenebilir birşey ve tek bir insanın güvenilirliği güvenmesi söz konusu olan kişiye göre büyük değişim gösterir.
Nekadar yakın-uzaksınız birbirinize? Birbirinizin hayatındaki rolünüz, öneminiz? Güvenilirliği (senin açından) belirlenecek kişi, nekadar korkak-cesur? O insana nekadar güvenebilceğine dair ipucu verebilecek neler yaşadınız, nelerine şahit oldun? Sana faydası, iyiliği dokunabileceği alanlar, konular neler? Hangi konuda güvenmek? Konu hakkında bilgili, tecrübeli mi? Elinden birşey gelir mi? Ve daha nicesi…
Ama en önemlisi: SEN nekadar güvenilirsin? İnsanlardan güvenilirlik bekleyebilecek konumdamısın? Önce SEN, yanlışlar karşısında doğruyu, ezenler karşısında ezilenleri, haksız güçlüler karşısında mağdur, haklı güçsüzleri savunmayı görev biliceksin. Hak yememeyi, günah almamayı, kendi yararına başkalarını zora sokmamayı, harcamamayı prensip ediniceksin.
Güvenden güven doğar.