Hapisteyim. Dört duvar, bir yatak. Uykularıma, rüyalarıma adıyorum seni, sensizliği. Acıyor, acıtıyorsun. Sesini duyamıyorum, göremiyorum, hissedemiyorum. Sadece, sadece sevebiliyorum. Görsem, duysam, hissetsem ne değişecek sanki? Kalbimdesin, beynimdesin. Aklımdasın, çıkmıyorsun. Uzaktan sevmek, sensiz kalmak. Kalbim atmıyor artık. Yanıyor, senin ateşin kalbimi yakıyor. Delip geçen o kahve gözlerin geliyor gözümün önüne. Yutkunamıyorum, ellerim titriyor, ayakta duramıyorum. Yavaşça oturuyorum yatağa, ellerimi sabitliyorum iki yanıma. Gözümden akan bir damla yaş ve odada yankılanan hıçkırık sesi. Sımsıkı kapıyorum gözlerimi, avuçlarımı sıkıyorum. Kalbim tekliyor ve bir hıçkırık daha. Elimle sıkı sıkıya kapıyorum dudaklarımı. Duymasın kimse, bilmesin kimse istiyorum. Hoş bu boş odada kim duyacak, kim bilecek acılarımı? Gözlerimi kapıyorum. Görmek istemiyorum o gözleri, yüzü. Görmek duymak istemiyorum onu. Yine de görüyorum. Daha fazla sıkıyorum kendimi. Yine en başa dönüyorum. İlk gördüğüm fotoğraf, ilk kalp tekleyişi, ilk gördüğüm gün, ilk sesini duyduğum güm saat saniye salise. Bütün ilkler geçiyor gözümün önünden. Bana güldüğü ilk mesaj, ilk an geliyor aklıma. Gülümsüyorum. Sesi, kahkahaları geliyor kulaklarıma, iç çekiyorum. Başkasını sevdiği o mesaj geliyor aklıma. Kalbim tekrar tekrar kırılıyor. Umudumu kaybetmeyişim geliyor. Onu izlediğim saniyeler, saatler günler hepsi bir bir geçiyor gözümün önünden. Ağlamam şiddetleniyor. Fakat güzel anlarda gülümsüyorum. Bir haraketi yüzünden saatlerce okulun tuvaletlerinde, arkadaşımın kollarında ağlayışım geliyor. Hüzünlü bir tebessüm beliriyor dudaklarımda. Kollarımı bacaklarıma dolayıp, kafamı duvara yaslıyorum. İçimden keşkelerimi sıralıyorum. Hayat bu keşkeler için çok kısa ve üzülmeye deymez diyorum. Ama yinede vazgeçmiyorum. Hayaller kuruyorum. Onun beni sevdiği hayaller. Elimu tutuşunu hayal ediyorum mesela. Beni kollarının arasına almasını, kulağıma ‘seni seviyorum’ diye fısıldamasını hayal ediyorum. Zor kelimesi geliyor aklıma. Ve bütün hayaller yerle bir.