Hiç yaptım sizi; hiç. Koca bir hiç, minik bir hiç, hiç içinde sonsuz bir hiç. Nasıl yakıştırırsanız hiçliğinizi, giydirdim sonunda külfetli bavulumdan başucu umarsızlığımla sunarak size… Siz; hiç olmadığınız kadar hiçsiniz her halinizle. Zamanında çok sevdiklerim, can bildiklerim, her şey saydıklarım. Nefret, sevgi, intikam arzusu; pişmanlık… sahiden bakıyorum da, hiçbiri yok bende size karşı. Sahiden, hiç olmak size çok yakıştı. Her insan, kendine yakışan tesadüfi ruhların derdini yorarak var olur upuzun saçlı bahar hayatlarda. Siz de kendinize yakışan hiçliğinizi sevgi dolu kalbimden çıkarak aldınız nezaketlice. Hiçbir şey size bunun kadar yakışmadı. Bir gözyaşı, bir ihtimal, bir rica; derin bir özleyiş bile kalmadı. Benden aldığınız kalbimle sonsuz sevgimi size hiç olarak bıraktım. Hiç kalp, durur durup dururken. Kendime sevgi ısmarlayan yeni, inceliklerle dolu bir kalp yarattım.
Hiç kusura bakmayın, hiç’in ederi de bir yere kadar; size bende ısmarlayacak bir günah bile kalmadı.
Dilara AKSOY