Yalnızlığın boşluğunda yankılanırken iç sesim.
Duygularımın ağırlığı altında ezilmenin verdiği sancı.
Hayal kırıklıklarıyla kaplı duvarlarda,yenilginin izleri.
Kendi benliğin ve düşüncelerinde umudun lekeleri belirirken,
Hayalleri tekrar tekrar ısıtıp zihnine sunmak.
Tiksinç ve yenik bedenini ve karakterini sorgularken,
Umutsuzluğun karabasan gibi üstüne çökmesi,
Bir kez daha hüsrana sobelenmenin etkisinde kalmak.
Hayatın en sıkıcı ve en yüksek katında illet bir hapiste yatmak.
İmkansızlar şehrinde idare etmek.
Rotası belli olmayan bir gemide, en ıssız limana demir atmak.
Kuşkuların ve ön yargıların estiği bir lodosta konamayacağını bile bile bir umutla kanat çırpan kelebek gibi istekli, isteksiz hedefler.
Nötr olaylar karşısında mutluluğu aramak,
Bulmuş gibi yapıp kocaman mutsuz ama gülümseyen palyaçoya dönüşmek.
Her an suçlanmaya yada aşağılanmaya karşı karakterinin refleks geliştirerek agresifleşmesi.
Etrafındaki sorunlara karşı iyimser yaklaşırken,
Kendi sorunlarını dile getirmek yerine halının altına süpürmek.
Yani kendini değersizleştirirken,
Başkalarına karşı kendinden verdiğin ödünler, tavizler.
Kendinle baş başa kaldığında hüznünü ve yalnızlığını kendinle paylaştığını anladığında, çaresizliğini de fark edeceksin.
Ama yorgun düşmüş bedenin yada zihnin orada durmana izin vermeyip devam etmek için kendini ikna edecek umut kırıntıları arayacaktır.
İşte bu anda hayallerin zihninde belirmeye başlayacaktır.
O hayallere tutunmaktan başka çaren olmadığını anladığın zaman da yola devam etmek içinde senin için en iyi olan sebebe tutunacaksın