Farsça bir ezgide gözleri büyür gecenin ve Humeyni anlatılmazı, katlanılmazı, aykırısı olur geçmişin.. İran bu toprakların çocukları için hep bir gizem, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine olmuştur.
Babamın Arapça, Farsça kitapları arasında geçen çocukluğum ve 9 yaşımda elime aldığım sayfaları sararmış Farsça-Türkçe sözlüğün hatırasında kendimi asırlardır yanı başımızda kendine dâhi kapanmış ambargolar, yasaklar, kurallar ülkesi İran’da bulmuştum.
Evet nihayet sizlere geçtiğimiz yıl bu aylarda yaptığım unutulmazlarla dolu bir otostop yolculuğun ilk merhalesinden bahsedebiliyorum. Otostopla tanıştıktan sonra bunun bir öz’e yolculuk olduğunu farketmiştim. Otostopla coğrafyayı, seyahatle tarihi birleştiriyordum.
Nihayet dört uzun ve yorucu günün sonunda Antalya’dan Adana’ya, Malatya’dan Bitlis’e, Van’dan Hakkari’ye oradan Yüksekova Esendere(Serok) sınır kapısından hayallerimin ülkesine kaçakçılarla dolu bir minübüsün içinde giriş yapmıştım.
Sınırı yürüyerek geçerken zaman tünelinden bir yolculuğa çıkmış gibiydim. Pasaportum Gümrük polislerinin dikkatini çekmiş olacak ki İran polisleri tarafından ülkede karşılaştığım ilk soru: ‘’Diplomat mısınız?’’
Öğrenci olduğumu ve seyahat amaçlı geldiğimi izah ettim sonrasında Tebriz Başkonsolosluğunda ateşemizle çay içerken kullandığım sınır kapısının daha çok tüccarların kullandığı bir güzergâh olduğunu polisin yeşil pasaportun karşılaşmadıkları bir pasaport türü olduğu için böyle bir soru yönelttiğini söyledi.
İkinci şokumu bu olaydan takribi 5 dakika sonra yaşadım.
Sıradayken tanıştığım Azeri Türk’ü bir abimiz beni Urumiye’ye kadar götüreceklerini söyledi. Taksiciye minübüste beraber geldiğim İranlılar, benim yabancı olduğumu söylemeleri üzerine taksiye zorla bindirilmek üzere şehre götürüldüm.
Artık tercihlerin değil doğru seçimlerin sessizce yaşanması gereken bir yerde gerçek bir Ortadoğu diyârında olduğumu hissetmiştim.
Urumiye şehrinin nüfusunun büyük bir bölümü İran Kürtlerinden ve İran Türklerinden oluşmaktadır. Esasında seyyahların pek tercih ettiği bir kent değildir. Tesadüfler silselesi olmasaydı benim de yolum düşmeyebilirdi.
Eski başkentlerden Urumiye’ye taksiyle ulaştım. Dostum Hossain beni meydanda karşıladı ve enteresan bir şekilde kendimi şehri tam anlamıyla ayağı altına alan lüx bir ev ofiste buldum.
Anahtarı bana vererek istediğim kadar kalabileceğimi söyledi.
Urumiye macerası ertesi güne Kurtlar Vadisinde Polat Alemdar’ın Suriye’de uyandığı bölümlerden bir sahnede gibi uyandım. Alabildiğine sapsarı eski bir yüzyılı andıran bir görünümü vardı bu şehrin..
Akşamları İran’da bir çok şehirde yaygın ve ilginç bir turlama kültürü var. Benzinin ucuz takribi bir lira olması ülkede ciddi bir trafik yoğunluğunuda beraberinde getiriyor. Akşamları şehir sakinleri merkezde bir cadde etrafında turlamaları en büyük eğlencelerinden ve insanlar buralarda araçlarında son ses müzik açarak serbest zamanlarını değerlendiriyor.
Kahvaltıda bulmacalarımızı süsleyen ‘’nan’’ adını verdikleri ekmeklerden alıp Hossain’in ailesinin evine doğru yola çıktık. Olurda bir gün yolunuz İran’a düşerse bu ülkede net fiyatı olmayan durumlarda fiyatı müşteri belirliyor. Dünyada daha önceden Afganistan olarak okuduğum pazarlık kültürünün bu kadar yaygın olduğu bir ülke düşünülemez. Şoföre ortalama bir tümen-riyal teklifi yapıp ‘’Yallah’’ demeyi ihmal etmeyin merak etmeyin ‘’hadi’’ anlamında söyleniyor.
Hossain’in ailesinin yanına geldiğimizde hani Türk klasiklerinde anlatılan evler olur ya bahçesinde üzüm bağı uzanan, girişi demir kapıdan, alabildiğine uzun bir hol gibi bir salon, gözlerimle şunu ifade edebilirim ki İran evlerinin genel özelliği salonları devasa büyük takribi üç oda kadar ve mutfak Amerikan tarzda bitişik oluyor.
Hossain’in annesi yöresel ‘’Çilav’’ İran pilavı, turşusu ve güzel bir fasulye yemeğiyle karnımızı güzelce doyurduk. Baba ve annesiyle hoş bir muhabbet sürerken babasının bazı sözleri dikkatimi çekti. İran’da herkesin politikaya ilgili ve haberleri izlediğini söyledi. Türkiye’de yaşanan 15 Temmuz darbe hadisesinde, ilk olarak Hamaney’in Türkiye’ye uçak kaldırarak destek olduğundan bahsetti. Türkiye özellikle İran’ın kuzeyinde gerek televizyon diziler yoluyla gerek tüm engelleme ve sınırlamalara rağmen kıt olsada gelen haberlerle ilgiyle takip edilmektedir. Baba devrimden beri manav olduğunu fakat evin altındaki dükkanın hâlinden de anladığım kadarıyla işlerin pekte iyi gitmediği anlaşılmaktaydı. Annesi Türkiye’ye yıllar önce 90’larda geldiğini söyledi. Ne kadar ırak kalmıştık soydaşlarımızdan, komşumuzdan.. Bugün Ortadoğu jeopolitiğini incelediğimizde dağılan, yıkılan, parçalanan devletleri gözlemlediğimizde İran ve Türkiye’den ayakta kalmayı başarabilen iki önemli kader arkadaşı olarak ta bahsedebiliriz.
Sonra enteresan bir şekilde Hossain benim sakallarımın hâline bakıp kesmem gerektiğini söyledi. Bende kabul ettim ama sinek kaydı yapıp on üç yaşında görünmeme sebep olacağını bilemezdim. İki gün kadar bu kentte kaldıktan sonra Tebriz yolunu tuttum. Tebriz diğer yazımızın konusu olsun..
İnsan zamanı, kendini ve türünü ancak yollarda tanıyabiliyor ve tanımlayabiliyor. İran benim için gerçek bir keşif ülkesi oldu.