“Kapitalizm, özel mülkiyetin, üretim araçlarının büyük bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, gelir dağılımı, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının arz ve talebin buluştuğu piyasa ekonomisi tarafından belirlendiği sosyal ve ekonomik sistemdir.” Wikipedia kapitalizmi bu şekilde tanımlamıştır. Burada sözü edilen üretim araçlarına sahip olanlar yani kapitalistler piyasaya arz edecekleri ürünleri, işçinin emeğini metalaştırarak satın alır ve bununla bir mamül madde elde eder. Emeğin maliyeti malın satış maliyetinden her zaman düşüktür, aradaki bu fark kapitalistin karını oluşturur. Karl Marx buna artı değer demiştir. Ürün tam rekabet (sadece teoride vardır) koşulları altında üretici ve tüketicinin arz- talep eğrilerinin kesiştiği noktada satış fiyatını bulur.
Ancak piyasalar, büyük sermaye sahipleri tarafından, çoğunlukla monopol ya da oligopol bir piyasa yapısına evrilmiştir. Kârın maksimizasyonu için büyük sermaye sahipleri piyasaya giren küçük sermayelerin rekabet gücünü kırarak belirli bir süre içerisinde onların piyasadaki varlığını kısmen veya tamamen ortadan kaldırır. Bu süreçten itibaren piyasada arz talep dengesiyle fiyat bulan ürün kapitalistin baz aldığı değer üzerinden işlem görmeye başlar. Emeğin değerini minimize eden kapitalist malın değerini maksimize ederken halk gittikçe fakirleşmeye başlar. Elde ettiği sermaye birikimiyle daha büyük ölçek ve farklı sektörlerde üretime girişen kapitalist bir süre sonra satabileceğinden fazla ürün üretmeye başlar. Bu da kapitalisti yeni pazarlar araması için zorlayıcı bir faktördür.
Yeni dünya ekonomik düzeni, küreselleşme, gümrük birliği neoliberal ekonomik sistem vs gibi sistemlerin etkilerini anlamak bu noktada önemlidir. Pazar arayışına giren kapitalist rekabet edebileceği pazarlara bu saydığımız sistemler vasıtasıyla sızabilir. Sızamayacağı noktalarda ise ipi savaşlar göğüsler. Ortadoğuda bir türlü dinmeyen kanın temel sebebi aslında form değiştiren sömürü düzenidir sadece. Savaşla o coğrafyaya giren kapitalist hem o coğrafyanın doğal zenginliklerinden faydalanır, hem emeği ucuza kapatır hemde artan stoklarını eritme imkanı bulur.
Savaşa gerek olmaksızın yukarda saydığımız şekillerde bir piyasaya girmekse kısmen daha kolaydır. Üretim araçlarından ve teknolojiden yoksun olan ve bizim ülkemiz gibi gelişmekte ya da gelişmemiş ülkeler statüsündeki ülkeler, her hangi bir ürünü büyük kapitalistlerin mal ettiklerinden daha yüksek fiyata mal etmektedirler. Emek yoğun çalışılan bu ülkelerde işçilik ucuz ancak üretim maliyeti geri kalan teknoloji vs gibi sebeplerden doalyı yüksektir. Kapitalist örneğin gümrük birliği vasıtasıyla ülkeye girer. O ülkede örneğin bir kg buğdayı 1 tl ye mal eden çiftçiye alternatif olarak buğdayı 1 tl nin altından bir fiyattan sunar. Ekonomik sistemin idarecileri iktisadi oalrak bunu daha avantajlı bulur ve buğday ithalatına başvurur. ancak uzun dönemde bunun dezavantajı rekabet gücünü yitiren yerli buğday üreticisi piyasadan tamamen silinir ve ilerleyen dönemde buğdayın satış fiyatı tamamen kapitalistin insafına kalır. Bununla birlikte ithalatın getirdiği cari açık hükümeti yeni vergiler koymaya zorlar. Bu sürecin sonunda tamamen kapitaliste bağlı bir buğday ticareti, yüksek vergiler ve günden güne artan cari açık ve doğal fakirleşme olarak karşımıza çıkar. Bu sürecin sonunda ülkeler ve insanlar başlarında efendiler olmaksızın kendi elleriyle doğal kaynaklarını, emeklerini ve umutlarını kapitalist( emperyalist de diyebiliriz) efendiye kendi elleriyle teslim eder.
Bununla birlikte küresel ölçekte fiyatı belirlenen ürünlerde bir fiyat artışına gidilmez, zira zaten yüzde sekseni fakir denilecek gelir düzeyindeki halkın böylesi bir alım gücü bulunmamaktadır. daha fazla karı arzulayan kapitalist bu sefer üretim maliyetleri üzerinden kar maksimizasyonu işine girişir. daha ucuz ham mamül ve daha ucuz emek arayışı işin işine girer. Bugün bir çok dünya devinin üretimlerini neden çin de yaptırdıklarını daha rahat anlayabilirsiniz.
Bütün bunlar kapitalist sistemin temel işeyişinin nasıl olduğunu anlamamız için özetin özeti niteliğindeki bilgilerdi. Asıl meselemiz kapitalist sistemin insan hayatına ve psikolojisine nasıl bir etki yaptığını bulmak. üretim araçlarına sahip olanların dışında, yani emeğe dayalı olarak hayatını idame ettiren halk kapitalist sistem içerisinde günden güne fakirleşmeye mahkumdur. Bu fakirleşme süreci içerisinde bencilliği ve arzuları onun hayatını kuşatmış olan televizyon, gazete, sokaklardaki bill boardlar tarafından istediği zengin yaşama daha büyük bir istek duymasını sağlamaktadır. Bu arzularıyla gözü dönen insan böylesi bir zenginliğe çalışılarak kavuşulamayacağı fikrini kazandığı anda kapitalizm en büyük amacına ulaşmış olur. Çünkü artık bu bireyler toplumu ayakta tutan bütün ahlaki değerleri çiğneyebilecek, çevresindeki herkesi ezip geçebilecek kadar zenginlik arzusuna düşerler. Kapitalizmin hayatını idame ettirebilmesinin en temel şartı bireyleri bencilleştirerek toplumsal dokuları birbirindena yrıştırmak, sınıfsal farkları derinleştirmek ve toplum düzenini ortadan kaldırmaktır. Birlik ve beraberlik duygusunu yitiren her birey artık sürüsünden ayrılan bir ceylanın aslan tarafından yakalanması kadar kolay bir av haline gelir. Sosyal bir varlık oaln insanın toplumsal bağlarının gevşetilmesiyle içerisine sürüklendiği boşluk ve kötüleşen psikolojik süreçler kapitalizmin o toplumu daha koaly idare etmesi imkanını doğurur. Kapitalizm her fırsatta onlara zengin olma hayallerini kurdururken bu esnada istediği her işi yaptırır. Bunun neticesinde asimile olmuş ve kimliğini yitirmiş ulus devletler, tamamen sömürüye teslim ülkeler, iç savaşlar ve mutsuzluk meydana gelir. Artık insanlar kendi dertlerinden sistemin yapısını sorgulayabilecek halden çıkar ve kapitalizm kendisine tehdit oluşturabilecek en büyük düşmanı yani birlik duygusunu ve fikri başlardan alır. Kapitalizm kendi hırslarınızı ve düşmanlarınızı edinmenizi sağlayarak aslında kendisini sigortaya alır. Bu sebepten kurduğunuz her zenginlik hayali, kalıtsallaşan bir fakirlik, müebbet bir mutsuzluk ve sonsuz bir kapitalist düzenin temel taşıdır. Hayalleriniz önemlidir, çünkü hayaller dünyayı değiştirir. Onları parayla değiştirmeyin.