Sonbahar yolcuydu yangın renkleriyle
Hüznü bıraktı gözlerinde giderken
Üşümüş dalgalar sahilde geziniyordu
Hazan son göçmen kuşları uğurlarken…
Kayıp yılların tortusu vardı yüreğinde
Defalarca yanan bir yangının külü gibi
Umutlar bir bir yok olmuştu, tükenmişti
Kapı çalışlarına hasret akşam üstülerde…
Bir yol olmalıydı sevgi adına, bir kaçış
Yitirilen zamanın bir bedeli olmalıydı
Uzanan ellerin hatırı için dönülmeliydi
Her zaman hoş gören ve aşka inanan
Affeden bir kalbin olacağı bilinmeliydi…
Yorgun bir mevsimin sonunda karşılaştık
Kırgındın hayata ve yaşattıklarına
Günün son ışıkları saçlarında gezerken
Bir fincan çay şahit oldu anlattıklarına…
Simsiyah bir gece zamanı sarmalarken
Deniz tuzunu kattı gül dudaklarına
Rüzgâr deli esti, bulutlar telaşlandı
Onların telaşına martılar da katıldı
Kayboldular ufukta geçmişi silercesine…
Bir vapur geçti ak beyaz köpüklerle
Bu en son seferi mutluluk olmalıydı
Karanlığı delen bir çığlık gibi uzaklaştı…
Kocaman kahve gözlerin sulara takıldı
Buluşamayan dalgacıklara iç geçirdin
Ve gün ışıyana kadar Sabahı bekledin…
Artık, güneşten önce sevgi doğmalıydı
Özlenen yarınlar aydınlık olmalıydı
Sıra dışı, güzel bir günde tanıdım o’nu
Hazanın sonu, aylardan kasımdı…
Ferhat AĞAOĞLU